Geleneksel görüşlerin, Peygamberin vefatından sonra, yıllar
geçtikçe, “dini bir inanç” olarak sunulması, elbette gerçek İslam’ın
algılanmasına büyük zararlar vermiştir. Hatta gerçek dinin üzeri maalesef ki
örtülmüştür, ancak aklını kullanan ve dini kendi çabası ile anlama gayretinde
olanlar gerçeği aralayabilmiştir.
Asırlar boyunca, toplumları tarafından kadınlar ezilmiştir.
Fiziki-toplumsal avantajlarını (yani Allah’ın verdiği dünyevi bir nimeti)
kötüye kullanan erkekler de, kadınlar üzerinde, Allah’ın Kur’an’ında örnek
olarak gösterdiği davranışlara zıt tavırlar oluşturmuşlardır. Allah ise Nisa
Suresi 34.ayette, “erkekler, kadınlar üzerinde koruyucu gözeticidir” diyerek,
kadınlara karşı bu ezici tavırların yıkılması yönünde buyruk indirmiştir. Bu
ayette koruyucu-gözetici anlamında geçen kelime KAVVAM’dır ve yönetici-efendi-egemen
anlamına gelmez. [1] Erkeklerin, dünya yaşamında, istisnaları olmakla birlikte
genel anlamda (çağları ve farklı toplumları ele alırsak) kadından daha kolay
toplum içinde yer edineceğini bilen Allah, onların cinsiyetlerinden ötürü
kazandıkları ekstra kolaylığı da (parasal üstünlük, fiziki üstünlük, toplumun
cinsiyetten ötürü kurduğu baskının kadına göre azlığı gibi…)üstünlük olarak
belirtmiş. Bu üstünlük dünyevi sahip olunan nimetler anlamındadır (Allah
katında değil, tamamen toplum içinde edindikleri üstünlük-avantaj anlamındadır, zira Allah katında ne ırkın ne cinsiyetin ayrıcalık getirmediği sadece takvanın üstünlük getirdiği Hucurat 13.ayette bildirilmiştir. Dolayısıyla ne ırkımız ne cinsiyetimiz, takva konusunda bize avantaj-dezavantaj getirmez. Kadın ve Erkek, kulluk anlamında, insani değer anlamında eşittir ama dünyevi nimetlenme anlamında farklıdırlar). Erkeklerin bu üstünlükleri ise kadınların ezilmemesi, kadınların haklarının korunması, kadınların rahat
yaşamalarının gözetilmesi için, erkeklere sorumluluk getirmiştir.
Gelenekçi inançlar, İslam adı altında, toplum içinde dilden
dile dolaşırken, genellikle kadınları kontrol etme ve erkeklerin konforunu
gözetme yönünde olmuştur. Uydurma hadislerle, kendi geleneksel ve genelde Kuran
ile çelişen algılarını, dine sokmuşlardır. Kadının kocasının cinsel isteğini
anında kabul etmesi gerektiği, kabul etmez ise lanetleneceği; kadının kocasının
hakkını ödemesinin çok zor olduğu, kadın kocasını memnun etmezse cennete giremeyeceği
gibi… Oysa Kur’an’a baktığımızda, konu evlilik olduğunda güzel davranma
konusunda hatırlatmalar, erkeklere yapılmıştır. Evlilik birlikteliğinde,
özellikle erkeklere, kadınlara güzel davranmaları ve dolayısıyla onların
rahatını mutluluğunu gözetmeleri hatırlatılmıştır.
Kadınlarla
güzellikle geçinin. Onlardan hoşlanmayacak olursanız, bakarsınız Allah, sizin
hoşlanmadığınız şeyde nice hayırlar yaratmıştır. (Nisa Suresi, 19.ayet)
Ayette onlarla iyi geçinin yazıyor, ama ayette erkeklere
hitap ediliyor yani erkeklerin eşlerine nasıl davranacakları hakkında ayet
(öncesini de okursanız görebilirsiniz). Ben yazıda daha iyi anlaşılır olması
adına ve manası değişmediği için kadınlar kelimesi ile çeviriyi paylaştım.
Bu ayet ışığında bakarsak, özellikle eşlerinden memnun
olmayan erkeklere tekrar düşünün derim. Siz inatta, bildiğiniz yolda,
umursamazlık, anlaşmazlık, tersleme gibi tavırlarda diretirken belki de
hoşlanmadığınız eşiniz sizi “hayırlara” yöneltiyordur. Böyle çok olay yaşanır
çiftler arasında. Örneğin kadına bir lafı için kızılır söylenilir, halbuki işin
özünde kadının fikri hayırlı bir davranışa düşünceye yönlendirmek olabilir.
Kişilerin birbirlerine karşı oluşturduğu ön yargılar ve geçmişteki meselelerden ötürü
kalan kinler, hayrı görmede engel olabilir. Genellikle evliliklerde iletişim
problemleri çok sık yaşanır. İnsanlar birbirlerini anlamak yerine, onun
penceresinden bakmak yerine, sürekli suçlayıcı-aşağılayıcı bir dille yaklaşır.
Ama Allah, Kur’an’da evlilik söz konusu olduğunda, özel olarak erkeklere bir
kere daha uyarıda bulunuyor. Bu ayetin özellikle erkeklere gelmesi, Kur’an’da
özellikle başka yerlerde de erkeklere, kadınlarla güzellikle geçinmelerinin
hatırlatılması beni düşündürdü. Mesela boşanma hakkında indirilen ayetlerde de erkeklere
“onları (kadınları) güzellikle tutun ya da serbest bırakın” denir. (Bkz: Bakara
231.ayet) Belki de hanımı ile anlaşabilecek iken, kadını tersleyerek, küçümseyerek
veya kötücül davranışlarla birlikteliğin sağlığını yokuşa ve çıkmaza sürükleyen
beylere duyurulur.
Ayrıca, Allah, Bakara Suresi
177.ayette müminleri, “söz verdiklerinde sözlerine
sadıktırlar” diye tanımlıyor. İnsanlar, evlenirken birbirlerine
bazı vaatlerde bulunabiliyorlar. Örneğin kadın rahatsız olabileceği bazı
şeyleri eşinin yapmaması yönünde söz isteyebiliyor (aynı şekilde erkekler de
isteyebilir). Erkekler de kabul edip “senin rahatsız olabileceğin şöyle bir
şeyi yapmam” diye söz verebiliyorlar. İşte Bakara 177.ayete göre, müminler,
sözlerine sadık olduklarından, tutmayacakları bir söz vermemeliler. Ayete göre,
sözlerini tutmazlar ise, hem o kişiye karşı kötülükte bulunmuş hem de günaha
girmiş olurlar. Kadın veya erkek, tutmayacağı bir sözü vermemeli. Bu davranışın
Allah tarafından onaylanmadığını Saff Suresi 2.ayette de "yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?" uyarısı ile anlıyoruz. O yüzden kadın veya erkek;
evleneceği kişiye yapmayacağı-tutmayacağı bir sözü vermemeli. Örneğin kişiler
özellikle “başkası ile birlikte olmak istersen lütfen bana söyle açık açık,
yola devam etme benimle” gibi isteklerde bulunabiliyorlar. Eğer kişiler
sözlerini tutmayacaksa, kişinin istemediği şeyleri baştan sözünü aldığı şeyleri
yapmayacaksa da, açık olmalılar.
Bazı erkekler, karısının görüşünü almaz, karısına
danışmaz. Hatta bazı cahil kesimlerde kadına danışmak yadırganır, özellikle eski
toplumlarda, kadının görüşünü almak söz konusu bile değildi. Oysa Allah,
(kadın-erkek diye ayrım belirtilmez), müminlerin işlerini danışma ile
gerçekleştirdiğini söyler.
Evlilik ilişkisinde de, toplumsal ilişkilerde de mümine
rehber olması gereken ayet:
Onlar,
işlerini, birbirlerine danışarak yaparlar. (Şura, 38.ayet)
Evliliği etkileyebilecek bir olayda, erkeğin karısına
danışması da hayırlı bir karar vermede ve evliliğin huzurunu korumada ona
yardımcı olacaktır. Elbette, illa herkes başkasına danıştığında, başkasının
dediğini yapacak diye bir şart yok. Eşinin dediğini yapmak zorunda, onun istediğini gerçekleştirmek zorunda diye de bir kaide yok. Ama dediğim gibi, bu
danışmalar en azından olabilecekler hakkında veya karşı tarafın içine düşeceği durum (evliliğin ne yönde etkileneceği) hakkında önceden fikirler verecektir.
Eşi ile iyi geçinme konusunda, eşinin de istek ve fikirlerini tartma, elbette
faydalı olacaktır. İnsanlar, evlilik beraberliğini ve kendi ruhsal durumunu istemediği
yönde etkileyen durumlar karşısında ayrılma seçeneğini seçebilir. Erkek veya
kadın; eşine danışmadan hareket ettiğinde, karşı tarafı mutsuz edebilir.
Birbirinden habersiz atılan adımlar da çoğunlukla bir yerde patlak verir, hatta
insanlar çoğu zaman yalana başvurur, oysa dinimizde dürüstlük ve yalan
söylememek esastır. Bu yüzden karşı tarafın istek ve fikirlerini gözetmek
yararlı olur. Açık olmak yararlı olur, bence bu açık olmayı sağlayan en iyi şey
de, birbirinin fikirlerini bilmektir. Karşı tarafın fikrini bilmek onun fikrini
alma ile yani ona danışma ile mümkündür. Aklı başında kimse, evliliğe adım
attığında, istemediği bir şeyle karşılaşmak istemez tabi ki. İstemediği bir
şeyle karşılaşınca haliyle boşanma şıkkı devreye girer, açık olmanın yararı
da bana göre burada devreye giriyor, insanlar birbirinin ne konumda
boşanabileceğini bilmeli ki, o birlikteliği koruma yönünde davranabilsin. Sonuçta Allah, boşanma gerekçesi konusunda insanları özgür bırakmış. Evliliği insanlar türlü sebepten sonlandırmak konusunda özgür. Evliliği artık istememek tek başına yeterli bir sebep. Dahası
insanlar, birlikteliği tecrübe ettiğinde “şu şekilde olursa ayrılırım, şöyle
bir huya tahammül edemem” diye kendilerini de tanımaya başlıyor. Bu ayet,
evliliğe uygulandığında, birbirine danışmanın getirdiği sonuç olan, çiftlerin birbirlerini
tanımaları gerektiğini, birbirlerini tanımalarını sağlayacağı çıkarımını yaptırıyor bana.
Kur’an’da başkaları ile alay etmeyin diye hem kadınlara hem
erkeklere uyarı yapılır ama özellikle kadınlara tekrar uyarı yapılır. (Bkz: Hucurat 11.ayet) Yani
kadınlara bu konuda bir tık daha dikkat etmeleri yönünde uyarı vardır, Allah
yarattığı kulları biliyor tabi. Demek ki kadınlar bu konuda ya daha dikkatsiz
olabiliyor ya da bu kötü davranış kadınlarda daha sık görülebiliyor. Allah
tabi kadınların bu konuda daha fazla hataya düşeceklerini bildiğinden de ekstra
özellikle kadınlara hitap ederek bu ayeti hatırlatmış olabilir. Elbette kadın
ve erkek her mümine, güzellikle davranmak pek çok ayette buyruluyor. Güzel bir
şekilde konuşmak hatta en güzel olanı söylemek buyruluyor. Nazik bir şekilde öğüt
vermek, kötülüğü güzellikle savmak tüm müminlere hatırlatılıyor. Ama, evlilik
meselelerinde özellikle erkeklere “güzellikle” davranmalarının emredilmesi
düşündürücü. Dediğim gibi, Allah yarattığı kulları biliyor tabi. Demek ki
erkeğin özellikle birlikteliğin sağlığını koruması konusunda göstereceği çabaya
daha çok ihtiyaç olabilir. Ya da sorunlara karşı; erkeklerin daha pozitif,
birlikteliğin sağlığına yönelik davranmaları sorunu çözmede daha mühim etken olabilir.
Görünürde sorun kadınlarda olmasına rağmen (ki kadınlarda da gözlemlerime göre
ani ve sert reaksiyonlara rastlanabiliyor) alt metni araladığımızda bu
tepkileri önleyebilecek şey veya bu tepkilerin oluşumuna neden “erkeklerin daha
dikkat etmesi gereken davranışlar” olabilir. Herkesin nasıl bir birliktelik
yaşadığını bilemem ama, ayetlerin bu şekilde oluşuna bakarsak, belki de
birliktelikte sağlanabilen anlaşma, daha hayırlı iyi güzel geçinme konusunda,
bu durumun sağlanmasında, erkeklere daha fazla uyarı yapıldığı dolayısıyla daha
fazla sorumluluk verildiği düşünülebilir. Zaten kadınlar erkekler üzerinde
değil, erkekler kadınlar üzerinde kavvam (gözetici-koruyucu) ilan ediliyor ve
güzellikle geçinmeleri erkeklere hatırlatılıyor. En azından birliktelik içinde
kendi davranışlarını ve “güzelliği sağlamaya yönelik mi davranıyorum?” sorusunu
erkeklerin kendilerine daha fazla sormalarının yararlı olabileceğini de
düşünebiliriz.
Hanımı ile güzellikle geçinmeyi hedefleyen bir erkek, onu incitecek onunla arasını haliyle manevi açıdan sarsacak tavır ve davranışlardan kaçınır. Kadının rahatını ve mutluluğunu gözetir. Kadını kötü etkilemek ve üzmektense, kötü bir ilişki yaşamaktansa, güzellikle davranmayacaksa da kadını “bırakması” ikinci bir seçenek olarak sunulur. Çünkü boşanma ayetinde özellikle sunulan seçenekler iki tane, ya güzellikle (Kur’an’a uygun) tutmak ya da bırakmak. Bu söylem de gösteriyor ki, en kötü şekilde birlikte olmak, ayrılmaktan daha iyi değil (yani ayrılmak, kötü bir şekilde kadını tutmaktan çok daha hayırlı). Bu ayetler de gösteriyor ki toplumumuzda da görülen “kocamdır ne yapsa yeridir, kötü de olsa ne yaparsa yapsın sonuçta başımda kocam var” şeklinde kadının mutsuz ve güçsüz bırakılması Allah’ın hoşnut olduğu bir durum değil. Ayrılma durumunda kadının maddi anlamda korunmasına dair ayetler var ki, bunlar da kadının “mecburen” evliliği sürdürmesini engellemek için. Allah kadınların ruhsal anlamda da zorluk, mutsuzluk, çöküntü yaşamasını istemiyor; erkeklere görüldüğü üzere sadece “maddi” bir şeyler verme ile sınırlı bir sorumluluk yüklemiyor. Ayrıca, Allah, evlilik hakkındaki ayetleri, "sürdürme" amaçlı yapılan bir sözleşmeye uygun düşecek şekilde bildirmiş. Yani muta nikahı da (daha başında belli bir süre ile kısıtlı olmak üzere yapılan evlilik) ayetlere uymamaktadır.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim. Bu yazıda verdiğim ayetlerde geçen "kadınlarla güzellikle geçinin" ifadesi aynı zamanda "kadınlarla Kurana uygun geçinin" anlamına da gelmekte. Yani Allah, hem "güzellikle geçinin" hem de "Kurana uygun geçinin" mesajını vermekte. Her iki anlamdan herhangi birini elememiz için bir sebep yok. Zira, Kur'an kendi kendisinin tefsiri olduğunu (Bkz: Furkan 33) yani kendi kendisini açıklayan bir kitap olduğunu belirtiyor. Eğer bu anlamlardan bir tanesini elememizi sağlayacak daha net başka bir ayet olsaydı, o anlamı atabilirdik. Kuran'a uygun geçinin anlamı ile okursak, Allah zaten yazıda da değindiğim gibi insanlara en güzel olanı söylemeyi (Bkz: İsra 53), kaba olmamayı (Bkz: Ali İmran 159), bize düşman kesilen kişiyi güzel davranışlar sözlerle kendimize dost yapabileceğimizi (Bkz: Fussilet 34) buyuruyor, demek ki eş ile aramıza düşmanlık girerse de tekrar sıcaklık kurabiliriz. Yazıda güzellikle geçinin diye verdiğim ayetlerde yani hangi anlamı göz önünde tutarsak tutalım, özel olarak erkeklere, Kuran'a uygun yani güzel davranmaları hatırlatılmış oluyor. Bu iki anlamı bir arada aldığımızda da, herhangi bir uç durum yaşandığında, örneğin, kadın tarafından erkek aldatılırsa ne tarz bir yol izleyebileceği de hatırlatılmış oluyor.
Nisa 34.ayette kadın iffetsizlik gösterdiğinde (evliliğin sürdürülmesi erkek tarafından zor olduğunda) onları doğru yola çekmek (evliliği düzeltmek) için izlenebilecek yollar sayılmakta. Öğüt vermekten, yatakları ayırmaktan bahsettikten sonra onları "darabe" etmekten bahsedilir. Farkında iseniz darabe etmek, yatakları ayırmaktan sonra gelmekte. Yani yatakları ayırmak bir nevi kadın ve erkeğe "evliliğin selameti" hakkında düşünme fırsatı veriyor. Böyle sıkıntılı zamanlarda kişilerin birbirlerinden uzaklaşarak düşünmesi, hem bu durumu tecrübe edenler tarafından hem psikoloji bilimi ışığında sağlıklı bir yöntem olduğu görülmekte. Darabe'nin kelime anlamları birkaç tanedir dövmek, çıkarmak, ayırmak gibi...İnsanları doğru yola şiddet, kabalık ile değil, nazik davranışlar ile çekebileceğimiz diğer pek çok ayette belirtilmiş. Hatta Firavun gibi azgın yoldan çıkmış bir insana bile, Musa Peygamberin nazik olması emredilmiş (Taha 44.ayet). Zaten başka ayetlerden de bahsettim, iyilikte bulunarak insanları kendimize yaklaştırabileceğimiz hakkında kötülüğü güzellikle savmak hakkında ayetler olduğunu belirttim. Dolayısıyla bir kadını döverek evliliğin kurtulamayacağını veya kadını doğru davranışa çekemeyeceğimizi anlamaktayız. Kuran kendi kendisini açıkladığına göre, darabe kelimesinin dövmek anlamını alırsak, başka ayetler ile çelişki açığa çıkmış olmakta. Bu yüzden Kuran'ın kendi kendisini tefsir etmesi ışığında, bu kelimenin "çıkarmak/ayırmak" anlamını almamız gerektiğini, yani tüm uğraşa rağmen düzelmeyen kadından erkeğin ayrılmasını anlamaktayız.
Kaynak:
[1] Her ne kadar her görüşünü her yaptığını onaylamasam da Kavvam kelimesinin anlamı hakkında Edip Yüksel'in Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabı, erkekler kadınları gözetirler onları dövmezler, başlığına bakabilirsiniz. Yönetici olarak bazılarının çevirdiği bu Kavvam kelimesini araştırmayı okuyuculara bırakıyorum. Ben eski arapça sözlüklere dayanarak araştırma yapıyorum. el-müfredat, lisanül-arab gibi kaynaklar kullanılıyor genellikle.
Yazılarımı http://www.allahateslim.com/ adresinden de okuyabilirsiniz.
Hanımı ile güzellikle geçinmeyi hedefleyen bir erkek, onu incitecek onunla arasını haliyle manevi açıdan sarsacak tavır ve davranışlardan kaçınır. Kadının rahatını ve mutluluğunu gözetir. Kadını kötü etkilemek ve üzmektense, kötü bir ilişki yaşamaktansa, güzellikle davranmayacaksa da kadını “bırakması” ikinci bir seçenek olarak sunulur. Çünkü boşanma ayetinde özellikle sunulan seçenekler iki tane, ya güzellikle (Kur’an’a uygun) tutmak ya da bırakmak. Bu söylem de gösteriyor ki, en kötü şekilde birlikte olmak, ayrılmaktan daha iyi değil (yani ayrılmak, kötü bir şekilde kadını tutmaktan çok daha hayırlı). Bu ayetler de gösteriyor ki toplumumuzda da görülen “kocamdır ne yapsa yeridir, kötü de olsa ne yaparsa yapsın sonuçta başımda kocam var” şeklinde kadının mutsuz ve güçsüz bırakılması Allah’ın hoşnut olduğu bir durum değil. Ayrılma durumunda kadının maddi anlamda korunmasına dair ayetler var ki, bunlar da kadının “mecburen” evliliği sürdürmesini engellemek için. Allah kadınların ruhsal anlamda da zorluk, mutsuzluk, çöküntü yaşamasını istemiyor; erkeklere görüldüğü üzere sadece “maddi” bir şeyler verme ile sınırlı bir sorumluluk yüklemiyor. Ayrıca, Allah, evlilik hakkındaki ayetleri, "sürdürme" amaçlı yapılan bir sözleşmeye uygun düşecek şekilde bildirmiş. Yani muta nikahı da (daha başında belli bir süre ile kısıtlı olmak üzere yapılan evlilik) ayetlere uymamaktadır.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim. Bu yazıda verdiğim ayetlerde geçen "kadınlarla güzellikle geçinin" ifadesi aynı zamanda "kadınlarla Kurana uygun geçinin" anlamına da gelmekte. Yani Allah, hem "güzellikle geçinin" hem de "Kurana uygun geçinin" mesajını vermekte. Her iki anlamdan herhangi birini elememiz için bir sebep yok. Zira, Kur'an kendi kendisinin tefsiri olduğunu (Bkz: Furkan 33) yani kendi kendisini açıklayan bir kitap olduğunu belirtiyor. Eğer bu anlamlardan bir tanesini elememizi sağlayacak daha net başka bir ayet olsaydı, o anlamı atabilirdik. Kuran'a uygun geçinin anlamı ile okursak, Allah zaten yazıda da değindiğim gibi insanlara en güzel olanı söylemeyi (Bkz: İsra 53), kaba olmamayı (Bkz: Ali İmran 159), bize düşman kesilen kişiyi güzel davranışlar sözlerle kendimize dost yapabileceğimizi (Bkz: Fussilet 34) buyuruyor, demek ki eş ile aramıza düşmanlık girerse de tekrar sıcaklık kurabiliriz. Yazıda güzellikle geçinin diye verdiğim ayetlerde yani hangi anlamı göz önünde tutarsak tutalım, özel olarak erkeklere, Kuran'a uygun yani güzel davranmaları hatırlatılmış oluyor. Bu iki anlamı bir arada aldığımızda da, herhangi bir uç durum yaşandığında, örneğin, kadın tarafından erkek aldatılırsa ne tarz bir yol izleyebileceği de hatırlatılmış oluyor.
Nisa 34.ayette kadın iffetsizlik gösterdiğinde (evliliğin sürdürülmesi erkek tarafından zor olduğunda) onları doğru yola çekmek (evliliği düzeltmek) için izlenebilecek yollar sayılmakta. Öğüt vermekten, yatakları ayırmaktan bahsettikten sonra onları "darabe" etmekten bahsedilir. Farkında iseniz darabe etmek, yatakları ayırmaktan sonra gelmekte. Yani yatakları ayırmak bir nevi kadın ve erkeğe "evliliğin selameti" hakkında düşünme fırsatı veriyor. Böyle sıkıntılı zamanlarda kişilerin birbirlerinden uzaklaşarak düşünmesi, hem bu durumu tecrübe edenler tarafından hem psikoloji bilimi ışığında sağlıklı bir yöntem olduğu görülmekte. Darabe'nin kelime anlamları birkaç tanedir dövmek, çıkarmak, ayırmak gibi...İnsanları doğru yola şiddet, kabalık ile değil, nazik davranışlar ile çekebileceğimiz diğer pek çok ayette belirtilmiş. Hatta Firavun gibi azgın yoldan çıkmış bir insana bile, Musa Peygamberin nazik olması emredilmiş (Taha 44.ayet). Zaten başka ayetlerden de bahsettim, iyilikte bulunarak insanları kendimize yaklaştırabileceğimiz hakkında kötülüğü güzellikle savmak hakkında ayetler olduğunu belirttim. Dolayısıyla bir kadını döverek evliliğin kurtulamayacağını veya kadını doğru davranışa çekemeyeceğimizi anlamaktayız. Kuran kendi kendisini açıkladığına göre, darabe kelimesinin dövmek anlamını alırsak, başka ayetler ile çelişki açığa çıkmış olmakta. Bu yüzden Kuran'ın kendi kendisini tefsir etmesi ışığında, bu kelimenin "çıkarmak/ayırmak" anlamını almamız gerektiğini, yani tüm uğraşa rağmen düzelmeyen kadından erkeğin ayrılmasını anlamaktayız.
Kaynak:
[1] Her ne kadar her görüşünü her yaptığını onaylamasam da Kavvam kelimesinin anlamı hakkında Edip Yüksel'in Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabı, erkekler kadınları gözetirler onları dövmezler, başlığına bakabilirsiniz. Yönetici olarak bazılarının çevirdiği bu Kavvam kelimesini araştırmayı okuyuculara bırakıyorum. Ben eski arapça sözlüklere dayanarak araştırma yapıyorum. el-müfredat, lisanül-arab gibi kaynaklar kullanılıyor genellikle.
Yazılarımı http://www.allahateslim.com/ adresinden de okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder