Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti.
Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve
temiz nimetlerle rızıklandırdı. Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve
bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? (Nahl Suresi,
72.ayet)
|
|||
Biz senden rızık istemiyoruz. Seni
biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır! (Taha Suresi, 132.ayet)
Allah odur ki, yeryüzünü sizin
için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü
güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah'tır
sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir! (Mümin Suresi,
64.ayet)
|
|||
Kuran’da sayısız yerde, Allah’ın rızıklandıran vasfına
dikkat çekilmiştir. Elbette sadece rızıklara değil, Allah’ın üzerimizdeki
sayısız nimetine ve çeşitli yaratışına genel olarak dikkat çekilmekte, farklı
örnekler üzerinden hatırlatılma yapılmakta. Lakin, özel olarak rızıklara (bize
verdiği gıdalara) ayrıca çok yerde değinilmiş.
Genel olarak çok şükür iştahı açık bir insanım, belki biraz
da bu sebepten, Allah’ın çeşitli gıdaları bana ulaştırması beni hep
etkilemiştir. Beni en büyük tefekkür ettiren araçlardan biri de, gıdaların
faydalarını okumak. Benim çok dikkatimi çeken bir konu bu, sırf tefekkür etme
amacıyla da okunabilir bence. Sağlık sayfalarını bu amaçla arada bir takip
edebilirsiniz, çok çeşitli sayısız gıdaların oluşu ve her birinin sayısız
özellikte vücudumuza yararı olması beni çok etkiliyor.
Yoksa yaratmaya başlayıp sonra tekrar tekrar yaratan
ve sizi gözeten ve yerden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'ın yanında bir ilah
mı var? De ki: "Getirin susturucu kanıtınızı, eğer doğru sözlüler
iseniz." (Neml Suresi, 64.ayet)
|
|||||||||
Ve
biz, gökten bereketli bir su indirdik. Böylece onunla bahçeler bitirdik ve
hasat edilen taneler yetiştirdik. Üst Üste kümelenmiş tomurcukları olan uzun
hurma ağaçları… Kullara rızık olsun diye, ölü bir beldeye hayat verdik. (Kaf
Suresi, 9, 10, 11.ayet)
İlk etapta sırf “gıda-gıdalanma” denince şükredilecek,
üzerine düşünülecek hemen birkaç büyük sebep buluyorum, elbette bu maddeler arttırılabilir:
1.Vücudun çeşitli
ihtiyacı ile tam uyumlu bir şekilde doğada çeşitli rızıkların olması,
tasarımcıya/bilince işaret ediyor. Kuruyemişlerden, meyvelere, sebzelere, süte,
bala yani hayvansal gıdalara dek geniş bir yelpaze ve geniş bir yararlanma
menüsü. Ne kadar çok sayıda ve farklılıkta içecekler, gıdalar olduğunu hayal
edin çünkü buraya yazmaya kalksak sayfa yetmez. Her birinin, tek tek, sayısız
vücuda faydası söz konusu… Beyinden, cilde, duygusal sıkıntılardan, sistemsel
rahatsızlıklara, saça, tırnağa, kalbe, mideye tek her bir hücremiz için ayrı
ayrı sorunlara merhem olan gıdalar ve farklı farklı yararları…Sağlıklı olmanın
en büyük iki anahtarı: sağlıklı beslenme ve sağlıklı psikoloji. Psikolojimiz,
bağırsaklarımızın sağlığı ve ne ile beslendiğimizle öyle ilintili ki… Aslında
pek çok sorunumuzu sadece sağlıklı gıdalarla atlatabiliriz, ama 21.yyın stresli
yaşamı, çıkarcı politikalar ve mutfağımıza dek uzanan insan eliyle bozunmuş
bazı gıdaların yapısı, aceleci yaşam tarzımızdan ötürü çabuk beslenme
alışkanlığımız buna maalesef genellikle fırsat vermiyor. Gene de, elimizden
geldiğince temiz gıdalardan faydalanabiliriz.
2.Bunca ihtiyacımızla uyumlu olması ile birlikte, ilaçlar
gibi hoşa gitmeyen tatta değil de, çok
çeşitli tatta ve insana haz veren lezzette bir sürü gıdanın olması ve
aslında biraz da bize haz vermeleri amacıyla yaratılmış olduklarını gösteriyor.
3.Tatları ile birlikte her
birinin görünümü, rengi, kokusu da farklı. Dolayısıyla insana algısal
olarak da iştah arttırıcı bir çeşitlilik yığını oluşturulmuş. Bu da ayrıca
Allah’ın yaratış gücünü ve sanatını hatırlatıyor.
4.Bu gıdaların, doğada ciddi anlamda takdir edilesi bir
meşakkatle oluşması… Allah için elbette bunları yaratmak zor değil, Allah
zamana da muhtaç değil zaten, zamandan da mekandan da bağımsız, zaman bizim
için işliyor. Bu gerçekler bir yana, gıdaların
oluşum süreci insana gerçekten “bir bilincin aranması gerektiğini”
hatırlatıyor. Üstelik şükretmek ve Allah’ın kudretini görmek isteyenler için
çok düşündürücü bir olay. Bir zamanlar canlı olan, ölmüş bedenlerin topraktaki
ayrıştırıcı bakterilerle ayrıştırılarak atom döngüsünün sağlanması ve
bitkilerin yapısına ulaştırılması, toprağın beslenmesi, diğer canlılara da
muhtaçlık duyan bir döngünün olması (hayvanların bu gıdaları yiyerek tekrar
oluşması için döngüye katkı yapmaları), tüm bunlar için belli bir zamanın
gerekli olması, su ve mineral döngüsünün gerçekleştirilmesi, sırf bu gıdaların
oluşması için atmosferden bulutlara rüzgarlara bir sürü araçların gerekli
olması ciddi anlamda Tasarımcıya işaret.
Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah'ın gökten bir
rızık indirip de onunla yerküreyi ölümünden sonra hayata kavuşturmasında,
rüzgârların her bir yana sevk edilişinde de aklını çalıştıran bir topluluk için
izler, işaretler vardır. (Casiye Suresi, 5.ayet)
5.Kompleks
oluşumların meydana gelmesi (bitkiler, hayvanlar ve onların gıda ürünleri),
hem doğada hem vücudumuzda bu gıdaların
oluşumunu ve sindirimini sağlayan organizasyonların görülmesi, Yaratıcıya
işaret. Kompleks bir oluşum ve ciddi anlamda uyumlu, karmaşık
organizasyonlar varsa –ki var- arkasında bir bilinç aranmalıdır. Hiçbir tesadüf
arka arkaya bu kompleks varlıkları, uyumu, kompleks organizasyonu oluşturamaz.
Bilinç olmayan bir yerde, ancak bilinçle hareket edebilecek organizasyonları
görüyoruz. Akıl sağlığı yerinde olmayan insanları ve akıl sağlığı yerinde olan
insanları hayal edin. Bu iki grup arasındaki farkı düşünün. Akıl sağlığı bozuk
bireyler, konuşmadan, yemek yemeğe dek en basit denebilecek insan
davranışlarından bile yoksunlaşmaya başlarlar.
Bir şeyin Tasarım olduğu, özelliklerinden bellidir.
Beethoven’ın müziğindeki uyumda, Frederick Leighton’un içinde estetiği
barındıran resimlerinde, sırf uyum/estetik/düzenlilik, parçadan bütüne
sergilenen kompleks ve anlamlı oluşum bize, bunların Tasarımcılarına muhtaç
olduğu gerçeğini hatırlatıyorsa; kainattaki bilinçsiz atomların bilinçli
davranışları Tasarımcıyı hatırlatmalıdır.
Aslında Kainatta bilimsel kurallar varsa, kurallara
dayanarak çeşitli şeyler meydana geliyorsa, soyut ve dolayısıyla kendiliğinden
var olamaz, maddi olmayan bu kuralların da bir YARATICISI OLMALI. Bu anlamda,
gıdaların var olması kadar sayısız yararlarının olması, tatlarının çeşitlilikte
olmasının yanında, vücudumuzda bu gıdaların tadını hissedebilecek dil
hücrelerinin, dilin, dişlerin, yemek borusunun, midenin, bağırsakların, bunları
tüm vücuda ulaştıracak damarların sıvının, sıvı içindeki hücrelerin olması da;
tesadüf değil elbette. Vücut biliyor da (!) yemek borusu yapıyor. Sadece diş olmasa, damak olmasa, dil olmasa
içlerinden sadece tek 1 şeyi çekip alsak, tamamen çökecek bir sistem var.
Örneğin, toprakta ölüleri ayrıştıran bakteriler olmasa çökecek bir sistem. Su
döngüsü aksasa kuraklığın vurup çöp edeceği bir toprak… Allah, ayetlerinde
kuraklığa, toprağın sulanmasına da dikkat çekiyor.
Bir Müslüman evrime inanabilir, inanmayabilir, bu Kur’an’la
çelişen bir durum değil. Evrimsel mekanizmayı, Yaratıcıdan bağımsız görmeye
kalkmak Kur’an’la çelişen bir durum. Nasıl ki bir bebeğin anne karnında
gelişimi (evrimleşmesi) ve bunun meydana gelmesinde bir sürü aracı varlığın
yaratılmış olması (hücreler vs) Allah’ın yaratılış vasfını sarsmıyorsa; evrim
mekanizmasının var olup-olmaması da sarsmıyor. Lakin evrimi Allah’tan bağımsız
görenler ve evrimsel mekanizmaya akılcı yaratıcılık yeteneği atayanlar, her
şeyi evrimin tamamen maddi bir amaca dayalı oluşturduğunu söyleyenler; gıdaların
renklerinin çeşitliliğine, gıdaların kokusunun çeşitliliğine, tatlarının
çeşitliliğine ve üstelik de bunları ayırt edebilecek yetenekte hücrelerimizin
olmasına açıklama getiremez. Ne gerek vardı ki armudun tadını sütün tadından
ayırmaya? Ne gerek vardı ki, balın kokusu ile ocakta pişen çikolatanın, çileğin
kokusunu almaya? Bunlar olmadan da hayatta kalabilirdik. (Eğer evrimi bağnazca
savunanları dinlerseniz, her oluşumun nedenini hayatta kalmaya-hayatı
sürdürebilmeye bağladıklarını görürsünüz) Bizi rızıklandıran Allah,
rızıklanmamızı hatırlatarak tüm bu sisteme dikkat çekmiş oluyor. Çünkü tüm bu
saydıklarım rızıklanmanın içinde olan şeyler.
Kur’an’ın rızıklara sürekli dikkat çekmesi tesadüf değil
elbet.
Adil ve kibirsiz olan bir insan tüm kainata “bunlar
tasarımlanabilir şeyler mi?” gözüyle bakıp sorgulamalıdır. Ateistlerde ise
şöyle bir inat göze çarpmakta: “bunlar tasarımlanabilir şeyleeer değiiil işteee
değil, tasarımlanmalarına gerek yok çünkü!!!!” diyerek olayları ve tüm
makro-mikro varlıkları bilimsel mekanizmalarla açıklayarak, tüm bunların
yaratılmadığı sanısına bağlarlar. Onlara göre, bir elmanın yere düşmesi
bilimsel bir mekanizma ile açıklanabiliyorsa otomatikman Tanrı yok(!) oluyor.
Halbuki, bilimsel mekanizmalar da tasarımlanabilir şeylerdir. Hatta dediğim
gibi, maddi olmayan, tamamen soyut olan (matematiksel) kuralların “elmayı uzaya
fırlatma” gibi bir kural değil de “yer çekimle yere düşmesi” kuralına bağlı
gelişmesi de soyut olan kuralların bir “yasa koyucusu” olması gerektiğine
işaret. Soyut yani aslında madden olmayan kuralların oluşmasından bahsediyoruz.
Artı ve eksi birbirini iter ama itmeyebilirdi, bir şey bunlara “birbirini itme”
kuralı veriyor. Bu kurallar maddelerden bağımsız, soyut gerçeklikler.
Tüm bu evrenin tasarımlanabilir oluşu ve bu kadar
milyarlarca çeşitliliğin ardı ardına gerçekleşmiş olması; bizi 2 olasılığa
götürmekte. Ya ardı ardına milyarlarca tesadüfü kabul etme yahut yaratıcıyı
kabul etme ikilemine götürmektedir. İnsan yaratıcılığına sahip olamayan bir
şempanze, elinde laptopla Faust’un 2 cildini yazamıyorsa, bilinçsiz atom
yığınlarının da milyarlarca yıldır, milyarca “akıllı” oluşumu oluşturmalarını
tesadüfle açıklamak bir o kadar abes olacaktır.
Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın
üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği
yeri de. Her şey, apaçık bir Kitap'tadır. (Hud Suresi, 6.ayet)
Nice hayvanlar var, kendi rızkını taşıyamaz. Allah
onları da rızıklandırıyor, sizi de. (Ankebut Suresi, 60.ayet)
Rabbinizin rızkından yiyin de, O’na şükredin. (Sebe
Suresi, 15.ayet)
|
|||
Tüm bu çeşitli varlıklar bir ilk nedene ihtiyaç duymakta.
Her şeyin bir ilk nedenini sorguladığımızda ateistlerden klasik aynı soruyu
duyuyoruz “o zaman Allah’ı kim yarattı değil mi ama?”. Tüm bu ilk nedenle var
olabilen yaratılmış varlıkların ilk nedeni de, yaratılmamış ve ilk nedensiz bir
şey olmalı demek ki. Tasarımlanabilir olan bu varlıklar, tasarımlanamaz bir
Tanrı’nın eseri olmalı ki, tasarım modeli akla yatkın, kısır-döngüsüz ve
dolayısıyla geçerli olabilsin. Tam da her şey tasarımlanamaz, ilk nedensiz,
yaratılmamış bir Tanrı’ya işaret ediyor. İlk bilinçli ve imtihana tabi insandan
bu yana, İslam’ın sürekli peygamberler aracılığıyla anlattığı gibi.
Bu dünyanın oluşması ve varlığını sürdürebilmesi için
tasarımcıya, her an kudreti ile her şeyi kontrol altında tutana ihtiyacı var.
Bu tasarımcı tasarımlanamaz olmalı. Tanrı tasarımlanamazdır, ama melek(gerçek
olduğu bildirilen) kavram, peri kavramı gibi fantastik karakterler
tasarımlanabilir şeylerdir, tanrı tarafından da dolayısıyla yaratılabilir
varlıklarken, tanrı yaratılamaz ve tasarımlanamaz bir gerçekliği ifade eder.
Dolayısıyla, Allah’ı kim yarattı diye sormak tutarsızdır, mantıklı bir soru
değildir. “Üçgen 3 kenarlıdır” diye belirtilmiş bir gerçekliğe, “4 kenarlı
üçgen olamaz mı?” diye sormaktan farksızdır. Kavramın tanımı ile çelişen bir
soru sorularak, sürekli kavram alt ediliyormuş sanısı oluşturulmakta.
Kafalarda “Tanrı” kavramı yerine, dünyayı yaratan ve
kendisi de yaratılabilir olan peri gibi fantastik karakterler canlandırılırsa,
“Tanrıyı kim yarattı o halde?” sorusunun akla gelmesine şaşmamalı.
Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler. (Mülk Suresi, 21.ayet)
O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir
bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için
meyvelerden/ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah’a
ortaklar koşmayın. (Bakara Suresi, 22.ayet)
Bu haldeyken Allah sizi
barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz
nimetlerle rızıklandırdı. (Enfal Suresi, 26.ayet)
Sor:
"Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya o işitme gücünün ve
gözlerin sahibi kim? Kim çıkarıyor ölüden diriyi ve kim çıkarıyor diriden
ölüyü? Kim çekip çeviriyor iş ve oluşu?" Hemen, "Allah!"
diyecekler. De ki: "Hâlâ kendinize gelmiyor musunuz?" (Yunus
Suresi, 31.ayet)
|
||||||
Allah, Kur’an’da rızıklandırmasına sayısız yerde dikkat
çekmişken, Allah’ın gıdalanmadan evvel kendisini anmamızı emretmesine şaşırmamalıyız
o halde
Kuran'da geçen yemeklerden önce Allah'ı anma emri hakkında yazılar:
Dawkins de Tasarımı Kabul etti, Tanrı Yarattı demeye inat ediyor sadece:
Diğer tefekkür yazılarım:
Diz kapağımız ve baş parmağımız da yaratılış harikasıdır:
Doğada kendini korumak için kamufle olan hayvanlar, Allah'ın Yaratışına Delildir: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/05/allahn-delili-dogada-kendini-koruyan.html
İnsanların farklı suretlerde olması, yaratılış harikasıdır: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/01/renk-renk-insanlar.html
Evren'i kim inşa etti? Allah mı? Şuursuz Atomlar mı? Tanrı nasıl var oldu? Çok Tanrı ve Evren=Tanrı iddiaları: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/01/evreni-olduran-kuvvet-allahndr.html
Evren'i kim inşa etti? Allah mı? Şuursuz Atomlar mı? Tanrı nasıl var oldu? Çok Tanrı ve Evren=Tanrı iddiaları: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/01/evreni-olduran-kuvvet-allahndr.html