9 Eylül 2021 Perşembe

Panteizm, Vahdeti vücud, Allah'ın Parçası Olmak


Panteizm, Evren’in ve doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler, Tanrı’nın yarattıkların ayrı bir şey/kişileştirilmiş, var olan her şeyden apayrı bir parça/varlık olduğuna inanmazlar.

Vahdeti Vücut inancı İslam dinimize tasavvuf adı altında sokulmuş bir inançtır. Gerçekte İslam ile alakası yoktur. Panteist-Paganist bir inançtır. ‘’Allah’ın bir parçası olmak, her şeyde Allah’ın bir parçası olması’’ inancını barındırır. Özetle şunu diyor vahdet-i vücut ve panteizm inancı: ‘’Bende ve her şeyde Tanrı’dan bir parça/Tanrı’nın özü-cevheri var. Yani ben Tanrı gibiyim/Tanrısalım’’ ve aslında ‘’Tanrıyım.’’ Yani dağ, taş, evren = Tanrıdır buna varıyor bu inanç. Tanrısaldır çünkü Tanrı’nın bir parçasını taşımaktadır. (Panteizm/Vahdet-i Vücutta)

Tevhit dinine (İslam Dinine), Allah’ın birliğine şu şekilde sızıyorlar: ‘’Allah birdir ve biz de O’nun bir parçası olduğumuza göre; evren, sen, ben, her şey onunla bir. Onunla birleşiriz, Onunla bir oluruz, Onunla bir bütünüz.’’

Vahdeti Vücut ismi de bu söylediğim düşünce yapısından geliyor; bedenin, vücudun, evrenin birliği ve aslında altındaki inanç yani söylemek istediği, Tanrı ile bir olma. Hristiyanlarda İsa’ya Tanrı haşa Allah derken tüm bu kelime-felsefe oyunlarını yapıyorlar. Kimse Allah ile birleşemez.

Bu inanç öyle bir sızdırılmıştır ki İslam dünyasına, Allah’a hitap eder tarzda yazılan şiirlerde ‘’Kendimde seni gördüm, meğer ben senmişim, sen olmuşum (yani şair diyor ki ben Allah’mışım, Allah olmuşum).’’ gibi sözler vardır.

Bizde ise yani dupduru İslam inancında nasıl: ‘’Allah birdir ve her şey O’nun kuludur. Allah birdir, bir ve tek olan O’dur. Muhammed O’nun kuludur. Meryem, İsa Tanrı değildir veya Rabb gibi değildir, O’nun kullarıdır, kimse Allah’a benzemez, kimse Allah gibi olamaz, her şey O’nun kullarıdır, O efendidir, biz kul.’’

Vahdeti Vücut, Panteizm inancında ise ‘’Bizde Tanrı’dan parça var. Biz Tanrının parçasıyız. (Bende Tanrı var/Tanrısallık var)’’ algısı işlenir.

‘’Tanrının bir parçası olduğunu anladığında onunla bir olmaya, birleşmeye çalışırsın çünkü Allah birdir.’’ (Yani iyice Tanrılaşmak istiyor) Buna Uzakdoğu’da Nirvana deniyor. Tasavvufta ise Fenafillah deniyor yani Allah ile artık birleşme/bütünleşme. Hatta şöyle derler: ‘’Allah’a o kadar aşık olursun ki artık Allah sendedir yani sen Allah’sın.’’

Bu algılarını içimize sızdırmak için kullandıkları ayetlerden biri de Allah’ın insana ruhundan üflemesidir. Oysa ruh kelimesi Kur’an’da hayalet/enerji/aura gibi anlamlarda kullanılmaz. Ruh kelimesi Cebrail için, vahiy için kullanılır. Yani bu ayetten en fazla Allah’ın içimize vahiyden, saf-duru inançtan üflemesi yani fıtrat/vicdan üflemesi gibi şeyler anlayabiliriz. Bize kendinden bir parça verdi yani haşa Allah’lık parçası verdi gibi bir şey anlayamayız.

‘’Kendimde Tanrıyı gördüm’’ diyor Panteistler (Vahdeti Vücutçular). Bunu ‘’Kendime bakınca Tanrı’nın beni yarattığını gördüm’’ anlamında demiyor. ‘’Kendimde Tanrıyı gördüm yani ben Tanrı’yım’’ anlamında diyor. Bu yüzden ‘’Allah’ın tecellisi/Allah’ın tecelli etmesi’’ ifadelerini de kendi inançları yönünde kullandıklarına dair verilere ulaşabiliriz. Mesela tasavvufçu bir kadın televizyonda, ineğe tapanlar için ‘’Onlar aslında ineğe tapmıyor ki onda Tanrıyı görüyorlar. O putları öyle bir seviyor ki, onu yıkamaları, o hürmet… Beni çok etkiledi.’’ gibi şeyler diyor. ‘’İneğe tapanları sevelim o Allah’ı öyle buldu, o aslında o putu/ineği değil, Allah’ı seviyor.’’ diyor. Soruyorum, İslam’da, kendi elleriyle yaptıkları puta veya herhangi bir objeye, canlıya tapanlara karşı böyle bir hoşgörü var mıdır? Yoktur. İslam’a göre bu şirktir ve en büyük günahtır. Altında hiçbir bahane sunulamaz.

Tabi ki bizim gibi inanmıyor diye onlara saldırmamız ayetlere uymaz, onlar bize fiziksel olarak saldırmıyorsa tabi.

Tarih boyunca bu pagan inancı var olmuştur ve Tevhit dinine türlü şekillerde sızıyorlar. Hurafelerde de panteizm izi çok var. Mesela Kur’an’a göre Rabbimiz bize şahdamarımızdan daha yakın. Panteistler ise bu ayeti ‘’Allah sana şah damarından daha yakın yani bak Tanrı senin içinde.’’ diye saptırmaya çalışıyor.

Bizde ise nasıl ‘’Allah birdir’’, onlara göre ise ‘’Biz Allah ile birleşmeliyiz’’, işte bu da sırra ermek onlara göre.

Kur’an’da Panteizme ve Vahdeti Vücut inancına eleştiriler var. Allah’ın benzersiz olması, Allah’ın bir olup diğer her şeyin O’nun kulu olması (parçası veya uzantısı değil), Allah’ın doğurmaması...

Mesela şu ayet apaçık Panteizm’e ve Vahdeti Vücut’a eleştiri:

Kullarından bazısını, O’nun parçası saydılar. (Zuhruf, 15.ayet) İnsan apaçık nankördür…

(Çeviri orijinal metne baya sadık bir çeviri, Arapçasını da inceledim iyice.)

Panteistler süslü laflarla, bahsettiğim inançlara vardıkları için ve Zuhruf 15.ayet gibi ayetlerden ötürü, Tevhit ehli, Allah’ın insana ruh üflemesi ayetindeki ruhun şunun gibi şeyler olabileceğini söylüyor:

1. Canlılık/dirilik vermesi (Allah hep diridir hiç uyumaz, bizi de yokken diriltmiştir. Sonuçta baktığımızda maddeyiz, baya baya Kimya’da ifade edilen atomlar filan var bizde ama bunu dirilten şey ne? Canlı yapan ne yani? Bir ölünün bile hala canlı olan bir sürü hücresi var)

2. Bilinç vermesi (Allah her zaman bilinçli olandır. Bizi atomlardan maddeden var etti ama ona yani bize bir bilinç üfledi)

3. Fıtrat vermesi (Allah iyidir ve bizi de iyilik üzerine uyumlu olacak şekilde yaratmıştır. Bu yüzden kendindeki iyilikten/hakikatten/gerçekten vermiştir). Mesela sırf aklıyla bile Tanrının 1 Tanrı olması gerektiğine varanlar var, sırf aklıyla Tanrının var olduğuna varanlar var, bu da fıtratlarından kaynaklı aslında. Fıtratı hepimiz biliyoruz zaten kendi kendimize şahit olarak.

4. Vicdan vermesi (Allah iyidir bu yüzden bizi de buna göre tasarlamıştır mesela Kur’an’ı bilmeyen bir insan bile kötü bir şey yaptığında içinde rahatsızlık duyabiliyor, bu da Allah’ın verdiği vicdan pusulasından kaynaklı)

Bu gibi gerçeklerden ötürü o ayette geçen ruh kelimesine vahiy/ilham diyenler var. (İçimizde vahiyle uygun bir vicdanın olması yani) Hatta Araf 172.ayetteki ‘’Ademoğullarından zürriyetlerini aldık sonra onlara ‘Tanrı birdir’ dedik.’’ mesajını bu gerçeklere bir ışık olarak anlayabiliyoruz.

Ruh nedir sorusuna ayrıca Kur’an’da İsra 85.ayette şöyle cevap veriliyor: ‘’size ondan az bir bilgi verilmiştir ve o Rabbimin emrindedir.’’ Yani Kur’an’a göre Ruh, Rabbimizin emrinde olan bir şey. İçimizdeki vicdan, fıtrat olabilir, vahiy olabilir… Fakat Rabbimizden Rabb’lik bir şey almak değil!

Kur’an’da ‘’Allah’ın bize ilimden az bir pay vermesi’’ de geçiyor. Ruh, bu ilim de olabilir. (Bkz: İsra 85.ayet) Bazı ayetlerde, vahiy meleği için de Ruh ifadesi geçiyor. Bu gibi geçerli sebeplerden ötürü Ruh ifadesini vahiy/fıtrat/vicdan/can bulmak/hakikati anlama gücü/içinde gerçeği hissetme/vahiy meleği gibi anlamlara bağlıyor Tevhit ehli. Tarihte panteist saçmalıkları görüp, bize ruh verilmesini böyle ifade edenler olmuş.

Kuran’dan da görebiliyoruz, küfre sapanlara seni kim rızıklandırıyor diye sorsak ‘’Allah’’ diyen ama şirk koşanlar var.(Bkz: Ankebut 61.ayet, Zümer 38.ayet) Mesela Allah diyor ama gidiyor ateşe tapıyor. Bunu da şöyle gerekçelendiriyor: ‘’Ateşte tanrısallık var, tanrı o ateşe girdi, tanrı o ateşe nüfuz etti, Tanrı’nın parçası onda dolayısıyla o Tanrısal/Tanrı’’

Panteizmin değişik çeşitleri var tabi. Her şeyi tanrısallaştırma olabiliyor, 1 nesnede veya 1 kişide Tanrısallık olduğunu iddia etme olabiliyor, bazı kişilerde Tanrı’nın parçası (tanrısallık) olduğunu iddia etme şeklinde olabiliyor. İsa Tanrı’nın oğludur/parçasıdır yani Tanrı’dır sonucuna da işte bu panteist kafa ile varıyorlar. Paganizm ve Şamanizm’de de sıkça bu Panteist zihniyete denk gelebiliriz. Malum Bizans, Hristiyan olmadan önce Pagan’dı. İşte Panteizmi, Paganlığı böyle böyle sokuyorlar tevhit dinine. Toplumlarda duru inançla, kendi inançlarını harmanlama çok görülen bir şey.

Cehennemin ve cennetin sonsuz olmadığını iddia edenler de var aslında bu inançta Panteizm-Pagan kaynaklı. Neden? ‘’Tanrı kendi parçasını neden cezalandırsın?’’ gibi bir mantık yürütüyorlar. Cennetin de bir sonu var çünkü artık Allah ile bir olacaksın sonunda, gibi bir inanç oluşturuyorlar. Haşa.

Tanrı kendi parçasına ceza verse bile sonra cennete alacak diyenleri var mesela. Çünkü sonuçta kendi parçası diye düşünüyorlar. İslam’a giren cehennemliklerin eninde sonunda cennete geçmesi hurafesinin kaynağı da Pagan-Panteist kaynaklıdır. Kur’an’da cehennemden cennete geçiş gibi bir anlatım olmadığı gibi, cehenneme girenin ebediyen cehennemde kalması ve cenneti yaşamaması var.

Kur’an’da dönüşümüzün Allah’a olduğu söyleniyor ama bu Allah ile birleşmek anlamında değil. Ölüp yeniden dirilmek, Ahirete gitmek, hesap gününe gitmek anlamında. Panteistler ise Allah’a dönüşü bu anlamda kullanmıyorlar. Her Allah’ın parçasıyız diyen de Panteistler gibi şirk anlamda kullanmıyordur diye düşünüyorum. Allah’ın parçasıyız ifadesini O’nun kuluyuz, O’na aitiz anlamında da kullananlar vardır. Zaten yazının hedefi bu gibi ifadeleri şirk olarak kullananlar. Allah’ın tecellisi ifadesini panteistler gibi şirk içeren anlamda kullananlar var, fakat Allah’ın yaratması anlamında kullananlar da var. Şans kelimesini Allah’ın verdiği bir talih anlamında kullananlar olabildiği gibi Allah ile alakası olmayan anlamında kullananlar da olabiliyor. Tesadüf kelimesini günlük hayatta denk gelmek, bir şeyi plan kurmadan gerçekleştirmek olarak kullanan ve olayları Allah’ın denk getirmesinden bağımsız görmeyenler var.

25 Mayıs 2021 Salı

Hz.İbrahim ve Hz.Muhammed Hakkında Düşündürücü İki Ayet

Hz.İbrahim hakkında:

Tevbe Suresi 114.ayet: Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden/çok içli/çok duygulu, ince yürekli/yumuşak huylu bir insandı. 

Hz.Muhammed hakkında:

Tevbe Suresi 128.ayet: Andolsun, içinizden size onurlu bir elçi gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere karşı çok şefkatli çok merhametlidir. 



22 Nisan 2021 Perşembe

Ahlakı nasıl temellendirebiliriz?


Cinsiyet eşitliğini savunan bir sayfa, geçenlerde ateist birinin bir sözünü paylaşmış. Kısaca bu ateist şahıs eşcinselliğin hayvanlarda da olduğunu, bunun bir çeşitlilik olduğunu ve bu yüzden doğal/normal olduğunu söylemiş. Sayfada da bu sözler paylaşılmış. Eşcinsel hissedeni dinen lanetlemeyi, günahkâr ilan etmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bu durumun çocukluktan gelme gibi durumları söz konusu. Fakat eşcinsel seks ve eşcinsel evlilik dinen yasak. Eşcinsel seks doğada da var diyerek böyle bir ilişkiyi ‘’normal’’ ve ‘’doğal’’ ilan etmelerinden gına geldi.

Ensest hayvanlarda da vardır, peki ensest doğal bir durum mudur? Hayvanlar annesi, kız kardeşi, kızı ile çiftleşiyor, ne olacak bu iş?

Yumurtlayan hayvanlarda namus cinayeti görülüyor.

Dişi örümcek erkeğini çiftleştikten sonra öldürüyor.

Horozun haremi var bir sürü tavukla beraber oluyor.

Bir goril cinsinde 1 gorilin çok eşi oluyor, dişi gorilin 1 eşi.

Bunlara da tamam mı?

Hayvanlarda bizim için ahlaka uygun olmayan pek çok örnek var. Zaten onlarda ahlak yok, ahlak bizim için. Hayvanların tabi olduğu şey başka. Mesela dişi mürekkep balığı bir erkek mürekkep balığını çiftleşmek için seçiyor. Erkek, dişi ile çiftleşecekken, dişiye fark ettirmeden, araya başka bir erkek mürekkep balığını alıyor. Dişi seçtiği erkek ile çiftleştiğini sanarken aslında başka bir erkek ile çiftleşiyor. Bilmem anlatabildim mi J Hayvanlar aleminde ahlak olmadığı için her şey olabilir.

Arılarda yönetici kadın diye bizim dünyamızda da erkeklerin yönetici olması ahlaken doğru görülmesin mesela?

Aslanlarda erkek aslan yatar, dişi aslan avlanır, erkeğe yemek getirir. Erkeğin ev işine ve yemek yapma sorumluluğuna asla karışmamasını, bunları kadının yapması gerektiğini aslanlardan temellendirelim?

Ahlak ilkeleri hayvanlara bakarak anlaşılmaz. Ki doğada pek çok türde kendi yavrusunu yiyen, kendi yavrusunu öldüren pek çok erkek vardır.

Ahlak hayvana, doğaya bakarak temellendirilemez. Ahlak Kur’an ile temellenir ancak Kur’an ile. İnanmayan ise kafasına göre, keyfine göre temellendirir. Mesela bir ateiste göre eş değişimi ahlaksız iken, başka bir ateiste göre normal-ahlaki olabilir. Ayrıca bir eylemin ahlaken doğruluğu insanlarda yaygın olmasına göre bile belirlenemez! Ünlü Milgram deneyinde insanların çoook çoook büyük çoğunluğu otorite emrettiğinde bir başka insana işkence yapmıştır. Pek az insan bunu reddetmiştir. Kadına tecavüz, eşine şiddet uygulama erkeklerde yaygın diye bu eylemler ahlaka uygun veya doğal olmaz! Pedofili hayvanda da insanda da var diye bu da ahlaka uygun olmaz! Erkeklerin %100 ü eşini aldatsa bile, bu eylem ahlaka uygun doğru olmaz! Ki pek çok toplumda ve pek çok zamanda çok değişik ahlak anlayışları ve yaygınlıkları görülmüştür.

Ahlaken bir şeyin doğruluğu ancak insan olmayan veya insan ürünü olmayan bir merciin belirtmesi ile temellendirilebilir. Örneğin kimse görmediğinde ve kimse bilmeyecek olduğunda hırsızlık yapmaktan veya tecavüz etmekten haz almanın ahlaken yanlış olduğunu temellendirmek felsefi açıdan mümkün değildir. Mümkün olsaydı ahlakı belirlemeye çalışan pek çok farklı ahlak kuramı olmazdı. Nitekim tarihte ‘’sana haz veren eylem, iyidir, başkasına faydası önemli değildir, kendi faydanı gözetmen iyidir’’ gibi ahlak anlayışları sunanlar olmuştur. Vicdan filan da belirlemez ahlakı, herkesin vicdanı kendinedir. (Herkesin vicdanı bir konuda farklı farklı şeyler söyleyebilir)

Kısaca ahlak, insan dışı otorite ile temellendirilebilir. İnanıyorsanız o otorite ancak Tanrınız olabilir. İnanmıyorsanız ‘’kafanıza’’ göre bir şey uydurursunuz ve herkese göre değişebilirdir bu. Hatta coğrafyaya, başka zamanlara göre, bir başka insana göre değişen bir ahlak anlayışınız olur.

Yazının girişinde bahsettiğim bu ateist şahıs eskiden cezaevlerinde insanlara dışkı yedirilmesi hakkında ‘’dışkı yemek çok yararlıdır, aslında işkence değildir, güzel bir şeydir, maymunlarda da bir başka maymunun dışkısını yediği görülür.’’ gibi açıklamalar yapmıştı. Eşitlik, haklar diye ortaya atılan bir sayfanın sırf ateist diye şunu diyebilen bir şahsı paylaşması da... Müslüman birisi ‘’kadın dövmeyi’’ savunan bir hocayı paylaşsa anında fişlerler. Ki bence hocacılık zaten başa beladır. Ben her 2 zihniyetteki insanı paylaşmak istemem.

Kısaca bir insan tüm arzularına, hırslarına, çıkarına, hazlarına, korkularına, kızgınlıklarına rağmen Tanrı’nın koyduğu yasalara göre kendisini geliştirmek, O’nun yasalarına göre eylemlerini belirlemek, niyetini ve kalbini temizlemeye çalışmak zorundadır, nokta. Bu yasalara tüm insanlık uysa da uymasa da her birey kendinden sorumludur. İnsan pek çok farklı şekilde geliştirilen kanunlara ve ahlak anlayışlarına uyabildiği ve onlara göre davranabildiği gibi, esas olarak Tanrı’nın kanunlarını temel alarak hayatta adım atmalıdır. Zaten insan bunu yapabilecek kabiliyete de sahiptir.

Hayatın gelip geçici olduğu ve çok kısacık olduğu bu yerde, Tanrı’nın yasalarına göre yaşamaya çalışmak insana en çok iç huzurunu verebilecektir.

Yanlış konuştuysam, yanlış bir söz ettiysem, Allah affetsin. Sevgiler.

Ayrıca: 

Ders veren bir masal, Korsan Prenses: http://ozgurvedindar.blogspot.com/2019/01/korsan-prenses.html

Kur'an'da, SADECE, Allah'a İnanırken Bir Yandan Şirk Koşanlardan BAHSEDİLMEZ! Ateistlere Deistlere de Cevaplar Vardır!!! Yazıhttp://ozgurvedindar.blogspot.com/2018/09/allah-sadece-kendisine-inanp-sirk.html


Allah imanı kime verir? Yazı: