18 Kasım 2014 Salı

Şeytan, Anlamını Bilmeden Okuyuşla Kandırır


Allah, Kuran’da istisnasız tüm inananları ayetlerini okumaya, üzerinde düşünmeye ve anlamaya çağırır. 
 
Kur’an’ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? (Nisa-82)
 
Niyeyse toplumumuza baktığımızda kendini Müslüman olarak adlandıran pek çok kişinin Kuran’ı okumadığını, üzerinde düşünmeye dahi tenezzül etmediklerini görürüz. Bizim halkımızın Kuran okumaktan ve öğrenmekten anladığı ”ayetlerin arapça nasıl telaffuz ettiğini öğrenmek ve öyle okumak” 
 
Allah ayetleri anlayarak oku, üzerinde düşün diye emrederken daha ayetlerde ne denildiğini bile anlamadan öylesine telaffuz etmek bize ne kazandırabilir? Bu durum zaman kaybı olmakla birlikte, Kuran çerçevesinde baktığımızda bizi şeytanın adımlarını izlemeye götürdüğünü görüyoruz. 
 
”Arapça anlamadan okusan da olur sevap” diyerek yığınlar yanıltılmakta ve Allah’a iftira atılmaktadır. Aslında şeytan, biz insanları anlamını bilmeden okumaya itmektedir. Biz anlamını bilmeden okuduğumuzu sandığımız her ayetle, Kuran’ın ne dediğine kulağımızı tıkamış oluyoruz. Oysa Allah, defalarca ayetlerde, Kuran’ı düşünmemizi, araştırmamızı, incelememizi, öğüt almamızı buyuruyor. Bunu da anlamadan okumakla yapmamız elbette mümkün değil.

Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez. (Nisa-120)
 
Kuran’ın pek çok önemli ayetinden ibadetlerimizde anlamını bilmeden ezbere arapça dualar okumamızın ne kadar yanlış olduğunu, bunu yapmamızın Şeytan’ın kandırmacası olduğunu anlıyoruz. Allah kuluna, bilinçli, ne dediğinin bilincinde bir şekilde, ibadet etmesini buyuruyor.
 
Kuran’ı arapça anlamadan okuyunca sevap kazanıldığı yalanını uyduranların gerekçeleri ”Cennette herkesin konuştuğu dilin arapça olduğu” ve ”Kuran arapça indirildiyse mutlaka bir hikmeti/gizemi/sihri vardır” düşüncesi. 
 
Cennette konuşulacak dilin arapça olduğu hakkındaki delilsiz iddiayı kabul eden arkadaşlar, anlamadan Kuran okumaya bunu gerekçe getirmenin ne kadar mantıksız olduğunu görmüyorlar mı? Öncelikle Kuran’da cennette herkesin ortak konuşacağı dilin arapça olduğu gibi bir ifade geçmez. Bu gaybi bir konudur. Allah, Peygamberin dahi gaybı bilmediğini ancak O’na vahyedilen Kuran’ın bildirdiği kadarını bildiğini söylüyor.
 
Onlara şunu söyle: “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!” (Enam-50)
 
Cennette konuşulacak dilin arapça olduğu iddiası, Kuran ile asla eş tutulamayacak, delilsiz, çelişkiler ve yalanlarla dolu rivayetlerden kırpılan bir ifadedir. 
 
Diğer gerekçeye gelirsek; 
 
Peki ”Allah neden Kuran’ı arapça indirdi? Arapça en üstün ve kutsal bir dil mi? Bilmeden okuduğumuzda dahi adeta sihir gibi cümleler etki mi oluşturuyor?” Gerçekten böyle mi?
 
Aslında Kuran’a baktığımızda Allah, bu soruların cevabını çok güzel vermiş.
 
Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: “Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap’a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!” (Fussilet-44)
 
Ayetten de anlaşıldığı gibi Kuran’ın arapça olmasının sebebi ilk muhataplarının ilk ulaştığı toplumun Arapça konuşuyor olması. Eğer başka bir dilde olsaydı, Araplar ”yabancı dil mi?” diye itiraz edecek ve getirilen ayetleri anlayamayacaklardı. Peygamber de Arapça konuşuyordu. Peygamberin tebliğ için gönderildiği toplumdan farklı bir dil konuşması nasıl mantıksız olacaksa, Kuran’ın da başka bir dilde Araplara inmesi mantıki olmayacaktı. Peygamber de haliyle bir milletten olacağına göre, kendi ana dili olacaktı. İngilizce değil de, Arapça oldu bu, tamamen seçilen toplumun Arapça konuşuyor olması sebep. Tabi Allah tek bir dilde yaratabilirdi, yeryüzündeki tüm insanlar tek bir dil konuşabilirdi, ama Kuran’a göre bir sürü dil konuşulması da Allah’ın bir hikmetidir. Kuran’da çeşitli dillerin olması Allah’ın yaratmasına delil olarak getirilmektedir. Bu Allah’ın sanatını bilgeliğini gösterir. Dahası bir insanın ana dilinin olması, ilk insanların da dil bilmesinin zorunlu olduğunun anlaşılmasına sebeptir. Yeryüzünde bir sürü farklı dil konuşan toplumların yaratılmış olmasına Kuran’da dikkat çekilmektedir. Bu da ancak bir bilinç sahibinin yaratması ise ”topluluk” denilen çeşitliliklerin oluşabileceğini anlamamızı sağlar.
 
Konuyu dağıtmadan belirteyim ki, öyleyse bize de düşen Rabbimizin bizden istediği şekilde yani Kuran’ı anlayıp düşünebileceğimiz dilde okumak.
Bugün Kuran’ı anladığı dil olan Arapça’dan dinlemesine rağmen cehalet peşinde sürüklenen Müslüman toplumların hatası da Kuran üzerinde yeterince düşünmemek, çağrısına kulak vermemek, Kuran’ın yanına onunla eş tutarcasına delilsiz rivayetleri rehber edinmek olsa gerek diye düşünüyorum. Onlar Kuran’ı değil, yalancı imamların fetvalarını, uydurma kaynakları uyguluyor. Onlar Kuran’ı değil de, uydurma kaynakları (hadisleri) uyguladıkları müddetçe cehalet içinde kalacaklar. 
 


Dipnot: Peygamberimize sadece Kuran'ın vahyedildiğini anlattığım şu yazımı da okuyabilirsiniz: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/01/kesin-delil-olmayan-allaha-ortak-kosmak.html

ya da Araf Suresi 203. ayeti okuyup üzerinde düşünebilirsiniz. 

Allah Var blogu ile ortak sitemizden de beni takip edebilirsiniz.
http://www.allahateslim.com/