Kur'an, insan psikolojisine dair, çeşitli konularda çok yerinde tespitler bildiriyor. (Bu da Kur'an'ın Allah katından olduğuna dair bir başka delil)
Kur'an, toplum psikolojisi ve insan ilişkilerine dair de muazzam bir bakış açısı kazandırıyor okuyanlara.
Ayetleri
derinlemesine düşünenler, Allah’ın bildirdiği sosyolojik ve psikolojik tüm delilleri kendi toplumunda, çevresindeki insanlarda gözlemlemeye
başlar. Örneğin Rum Suresinde geçen bir ayet, bu bahsettiğim ayetlerden biri:
Onlar (basit ve iğreti) dünya hayatından, bir dış görünüşü bilirler./Onlar dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ama âhiretten tam bir
gaflet içindedirler onlar!
(Rum Suresi, 7.ayet)
Ayetin önemi ve müminlerin kalbine kattığı güzelliği, sıkça bahsedilmeye değer.
Ayette
bahsedilen tarzda insanlara, eminim sizler de, benim gibi çokça rastlıyorsunuzdur. Ayette bahsedilen insanlar şöyle kişiler yani:
- Dünya hayatına dair yalnızca onun dış görünüşünü bilirler.
- Ahirete karşı umursamazlık içindeler.
Ayette bahsedilen insanlar, haliyle içlerini dışları kadar geliştirmemiş oluyorlar. İçleri yavanlaşmış kişilerdir bunlar. İçlerini boşaltırken, dışlarını ise boyadıkça boyayan insanlardır bunlar. Diplomalarına filan da aldanmayın. İnsanın kişisel olarak kendini eğitmesi, ahlaklı, onurlu olması bambaşka bir şeydir; kişinin diploması ile değil şahsiyeti, ahlakı, ilkeleri ile alakalıdır. Evlerinin salonları, üzerilerindeki kıyafetler, saçlarının rengi kadar
ilgilendirmez temiz ve gerçek ahlak onları. Oysa
hakikatte insanı üstün kılan, dışı için kurdukları değil, iç dünyasında inşa
ettikleridir. Allah katında geçen ökçe(para) ne ise, bizim için önemli olan önce o ökçe
olmalıdır. Ahlakımız, vicdanımız, temiz aklımız ve kalbimizin işlettiği
şeylerdir bizi kurtaracak olan. Dünyalık yaşamlarında sadece dış görünüşle ilgili şeyleri kafasına takmış bu insanları, Ahiret gerçeği beklemektedir. Onlar ise bu gerçeğe karşı umursamaz, düşünmez haldedirler. Hangi süslü kafede fotoğraf çekinecekleri, hangi marka kahveciden kahve içileceği, instagrama koyulacak fotoğraf, satın alınacak elbise, Ahiret yaşamlarını dert edinmekten daha önceliklidir bu insanlar için. Ayrıca bu insanlar, dünya hayatına dair yalnızca dış görünüşü bildiklerinden yani sırf dış görünüşlerle ilgili olduklarından; çevrelerindeki insanları da hep dış görünüşlerine göre yargılarlar. "Şişman, zayıf, güzel, kötü giyimli, varoş, zengin, gösterişli, havalı, artık yaşlı" gibi insanlar hakkında yaptıkları tanımlamalar, o insanların ahlaklarını dikkate almaktan çok çok daha önemlidir onlar için. Öyle ki evlenirken veya bir sevdiklerini evlendirirken de damadın/gelinin hep dış görünüşü ile ilgili şeylere takılırlar, genelde ahlakları ile ilgilenmezler.
Allah, müminlere ise, dış güzelliklerden yararlanmayı yasaklamaz. Örneğin mescitlerde kadın ve erkek tüm müminlere, süslerini/ziynetlerini kuşanmayı emreder. (Bkz: Araf 31.ayet) Müminlere, dünyadan nasiplerini unutmamayı ve dünya için isterken ahiretleri için de isteklerde bulunmayı öğütler (Bkz: Kasas 77.ayet, Bakara 200-202.ayetler). Dış görünüş olarak adlandırabileceğimiz süslerin, müminlere yasak olmadığını da belirtir Araf Suresi 32.ayette.(güzel evlerde oturmak, güzel arabalar, güzel kıyafetler, bakımlı olmak, temiz olmak, estetik, sanat, mimari, artık süse dair aklınıza ne gelirse...)
Birine
misafirliğe gittiğimizi düşünelim. Giyimi, evi, eşyaları beğenimizi kazanabilir
ama davranışları kabaysa, itici ve hoşumuza gitmeyen davranışlar sergiliyorsa,
bu bizi o kişiden uzaklaştırır. Bir müminin insanlara yaklaşımı işte bu şekilde
olmalıdır. Fakir ama güzel ahlaklı biri gözümüze sırf fakirliğinden ötürü kötü görünmemelidir, öyle biri bize örnektir, sevimliliktir. Mümin, sıradan insanlardan farklı bir benliğe sahiptir.
İnsanların çoğu gibi düşünmez, insanların çoğu gibi davranmaz. Özel bir
insandır. Diğer insanlar karşısındakinin tipine,
giyimine, statüsüne, akrabalık ilişkilerine, zenginliğine, popülerliğine göre
ilgi gösterirken; mümin ise karşısındakinin önce ahlakına göre ilgi gösterir. Önce ahlakını daha doğrusu nasıl biri olduğunu çözmelidir ki, o insanla ilişkisinin nasıl olması gerektiğini anlayabilsin. Karşısındaki insan, Allah'a saygılı birisiyse, o kişinin giyimi kötü de olsa, din kardeşi olarak değerlendirir. Karşısındaki kişi müşrik veya inkarcı ise gönlünde muhabbet duymaması gerekir. Müminler, insanlara, Allah ile kurduğu bağa göre değer verir, takvasına göre o insana
ilgi gösterir. Karşılarındaki kişi takvalı ise, onunla dostluk kurmak kendisine daha iyi bir insan olması adına yarar sağlayabilir.
Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kişiden sen de yüz çevir. (Necm Suresi, 29.ayet)
Bu konular hakkında şu yazılara da göz atabilirsiniz:
Bir mümin, inkarcı veya müşrik kişileri dost edinebilir mi?
Musa çobandı, Süleyman Kraldı
İnsanların
bazısı, karşısındakinin sahip olduklarını delicesine kıskanır. Karşısındakinin
kişiliği değil, maddiyatı ilgilendirir böylelerini. Karşısındakine sıcak
davransa da gerçek dostluk, sevgi beslemez. Çünkü, sadece dünya için yaşayan insanlar, müminler için cazibeli olan akıl ve kalpten yoksundurlar. Bir mümin ise, her kulu Allah’ın
lütuflandırdığını bilir. Bu dünyada insanların özenerek baktığı güzel veya
zengin kimselerin, bunlara sahip olmalarının nedeninin ancak Allah’ın uygun görmesi olduğunu bilir. Başkalarının kıskandığı maddi şeylerin aynı zamanda Allah’ın verdiği imtihan araçları
olduğunu bildiğinden, başkalarının maddi imkanları onda kıskançlık oluşturmaz. Eğer zengin ve gösterişli gördüğü kimseler, Allah’a karşı ilgisizler ise, bundan ibret
alır. Zira, Allah'ı umursamayanlar için, zenginlikleri ceza halini alabilir, şu yazıda da bahsettiğim gibi: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2015/10/allah-kotu-insanlar-ve-kendisini.html Ayrıca, Allah, insanlara dünya metası olarak verilen şeylere bakıp, üzülmemeyi öğütlemiştir Hicr Suresinin 88.ayetinde.
Mümin, toplum gözünde gösterişli kimselerin Allah’ı umursayan kişiler olduğunu görürse, onları içten takdir edebilir ancak, onların sahip olduklarından ötürü üzüntü duymaz. Kendisinin de yararlandığı diğer insanların da yararlandığı lütufların bir gün son
bulacağını hatırlar. Yazının başında verdiğim Rum Suresinde geçen ayette anlatılan insanlar (yalnız dış görünüşü bilen ve ahiretten gaflet içinde olanlar), sadece dış görünüşle ilgilendiklerinden, başkasında olup da kendilerinde olmayan şeyler için rahatlıkla üzülüp sıkılabilirler, haset besleyebilirler. Müminler ise, gerçek değerin takva olduğunu bildiğinden, bu tarz olumsuz hislere kolay kolay kapılmazlar.
Maddi büyük şeylere sahip
olamayan insanların da Allah’a gösterdiği yakınlıklar, mümin kişiyi cezbeder. Mümin birini birinin maddiyatının değil, ahlakının cezbetmesi en hayırlı olandır. Müminler, Allah’ı umursamayanların ne boş bir hayat
yaşadıklarını görüp ibret alır. Allah'ın umursanmadığı bir yaşam tarzı hakkında bir sürü ayet vardır, böyle kişilerin yaşayışı müminlere ibret verebilir.
İşin özü, çok nimetlenen için de az
nimetlenen için de hayat bitecek. Kişiler Allah için yaşamamışsa, Ahirete gittiklerinde dünyada ne kadar nimete sahip olduklarının bir önemi kalmayacaktır.
Güzel giyinmek, eşyalara özen göstermek İslam’a göre kötü bir şey
değildir hatta müminler için Allah'ı hatırlatacak nimetler olmalıdır bunlar. Süleyman Peygambere hatırlatıcı oldukları gibi. (Bkz: Sad 32.ayet) Lakin bizler adaletten, barıştan, merhametten, iffetten, yardımlaşmaktan, Kainat ve Kuran delilleri
üzerine düşünmekten, samimi bir kul olmaktan, huşuyla ibadet etmekten, Allah
yolunda çalışmaktan (takvamızı geliştirmeye çalışmak, güzel ve hayırlı olanı söylemek), infaktan, güzel düşünüp güzel davranmaktan, sabırdan,
saygıdan çok dış boyalarımıza yatırım yapıyor ve en çok dış
boyalarımıza önem veriyorsak burada ciddi bir sorun var
demektir.
Onca kadını ve onca erkeği gözlemledim. Gördüm ki Allah’ın bu ayeti gerçekten
çok doğru bir tespit getirmiş. Sosyal medyayı şöyle bir incelediğimizde ve
kişilerle gerçek hayatta bir araya geldiğimizde bu gerçeği daha da iyi algılıyoruz.
Görebileceğimiz tüm bu yaşantılar, iyi bir inceleme fırsatı bizler için. Güzel
manzarada yemekler yenir, pek iç açıcı hissedilmese de en havalı pozlar
takınılır, en göz alıcı süsler basılır fotoğraflara, en iyi amblemler kareye
alınır. Bunların hepsi de hemcinsine yarış duygusuyla, karşı cinse
göndermelerle, kendini pohpohlamalarla yahut beğen sayısıyla taçlanır. Yalandan sırf nerede olduğunun bildirimini yapmak için, kendisini etiketleyip mekandan çıkan, kasıtlı olarak fotoğrafa marka amblemini almaya çalışan insanlara rastlıyorum. O kadar çok başkalarına gösteriş yapmaya odaklı yaşıyorlar ki. (Gösterişten kastım, başkaları kıskansın diye, başkalarına hava atıp üstün gelmek için yaşamaları...Yoksa güzel nimetler içinde fotoğraf paylaşan herkesin gösteriş yaptığını algılamamak gerek) Sadece dış görünüşe odaklı yaşam tarzı insanları gittikçe kibirli biri yapıyor. İsra Suresi 37.ayette, müminlere yasaklanan kibir duygusuna yani...Gün
sonunda ele geçen alınan beğeni sayısıdır. Esas önemli olan beğeni, Allah'ın bizi beğenip beğenmeyeceğidir. Maalesef dini içerikli paylaşımları da sırf beğeni almak için yapanlar vardır, yazdıkları şeyleri yaşamayan...Allah’ın beğenisini alıp alamayacağını düşünmeyen, sırf başka insanların
beğenisi için çalışıp didinen insanlarla dolu çevremiz. Bu insanlar da Rum Suresinde işaret edilen, dış görünüş peşinde koşan ve Ahireti umursamayan kişiler... Müminlere Allah, sosyal medyayı yasaklamıyor. Ahiretten gaflette olmayı, sadece dış görünüş bilen bir kişi olmayı yasaklıyor, kibri yasaklıyor. Tabi ki sosyal medyayı kullanış tarzı, bir mümini, Allah'tan uzaklaştıracak bir tarza sokuyorsa, mümin bu duruma karşı uyanık davranmalı, kendisini düzeltmelidir. Zira mümin, kendisini övme-üstün göstermeye çalışma peşinde değildir. (Bkz: Lokman 18.ayet)
İnsanların
çoğu, yalnızca dış boyaların yarışında. Bunun da en büyük sebebi, sırf insanlara gösteriş yapmak için ve bu sayede kendini üstün göstermek için yaşıyor olma...
”Ay o
ucuz giyiniyor.”, ”Ay o özenti ya” gibi sığ cümleleri duyabileceğimiz çokça
insan mevcut. Oysa takvalı olup ucuz giyinmek, başkasında olanı beğenip kendisine yakıştırıp giyinmek (takva ile); zengin ama takvasız
yaşamaktan çok çok üstün bir hayat tarzıdır. İyi ve güzel olan bir şeye özenmek kötü değildir.
Allah’ın hayırlarda
yarışın çağrısına, ahiretten gaflette olan kişiler rağbet etmiyor. (Bkz: Bakara 148.ayet) İnsanlar hayırda yarışmaya değil; cüzdan, kibir, dış
boya, büyüklenme, popülerlik, övgü, pohpohlanma, gösteriş, beğeni, çevresine
insan toplama, başkalarını tavlama yarışına girmişler.
Aklını
kullanabilmek, ayrı bir bilinç hali gerektiriyor. Allah'ı umursamayan insanlar, bu bilinçten oldukça yoksunlar. Kalben, vicdanen, ahlaken neden iyi olsunlar ki? Kalben iyi olmak hakkında bir farkındalıkları olabilir ama neden kalben iyi olmaları gerektiğine dair felsefi olarak net bir temelleri yoktur. Mesela bazı zamanlarda pekala kolaylıkla ahlaktan ödün verebilirler. Zaten çevreleri dış boya meraklısı insanlarla dolu. En çok övgüyü
önce dış boyası alıyor. Onlar da kendileri gibi
davranan insanlar için yaşıyorlar, onlar için gezip, onlar için giyiniyorlar çoğu zaman. Başkalarına bunu göstermeseler de mutlu olamıyorlar. Çünkü Allah için yaşamamak demek, kendin için yaşamamak demek.
Sadece dış görünüşe dayalı algıların yoğun olduğu çevrelerde, iffetsizlik artık cool bir kavram halini
almış. Tanrıya söverek de barışsever olunuyor bazı çevrelerde.
Saygılı olmak mı, kimin umurunda? Ne kadar bel altı konuşursan o kadar fenomen olma şansın var.
Müminler tüm bu halleri cool bulmaz, zavallılık olarak görür ve bu cahil kimselere aldırış etmez. (Bkz: Araf 199.ayet) Ahireti umursamamak veya içinde bulunduğun kötü hali güzel görmek de bir cahillik çeşididir.
Başkalarının kıskanarak görmesine, başkalarından gelecek hayranlık tepkilerine
neredeyse her an muhtaç bir şekilde yaşayan, dünyanın kendi ekseninde döndüğünü
sanarak yaşayan zavallılar bunlar. Oysa onları ciddi anlamda onlar gibi olanlardan başkası
takmıyor. Edindiği başarıları
akrabalardan gelecek övgülere adayanlar...Yanındaki arkadaşından daha çok dikkat çekmeye kendini adayanlar...Gerçekten aydınlığa çıkmak isteyenler tek kriterin dış boyalar olduğu bu saçma yarışa neden girsin ki?
Akşam yedide yorgun argın eve gelmek, hafta sonu karton kahve bardaklarıyla
fotoğraf çekinirken bu nimeti veren Allah'ı zerre umursamamak, ancak bir kareye sığdırılıp başkasına gösterildiği anlarda keyif
veren süsler edinmek, sahi tüm bunlar ne için? Kahveyi verene, fotoğraf çekme imkanını verene, güzel insanlarla bir arada olmanın mutluluğunu verene, süsleri verene şükretmekle, tüm bu anlar kat kat güzelleşiyor.
---
Sadece dünyalık yaşayan birinden olabilecek muhtemel bir mektup:
Dünya
madem gelip geçici, sonunda ölüm var biliyorum ama pek üzerine düşünüp
etkilendiğim bir şey değil. Hayat amacımı sorgulamıyorum. Benim gibi
milyarlarca insan var ve ben de onlardan yalnızca biriyim ama kendimin en özeli
olduğu fikrindeyim. En çok kendimi seviyorum. Dünyanın büyük kısmı
sefilliklerle dolu ama bak ben nasıl da şık sapasağlam duruyorum. Önce çok
param olsun, lükslerim tamamlansın, şu an Allah-Din ciddi anlamda sorgulayamam; sonra bir iki kuruş eline tutturulur, bir
iki çocuğa yardım eli uzatılır, biraz hüzün biraz düşünceli davranış takınır,
insan olmayı da satın alırım. Bekarlığın dibine vurayım ama yaşım gelince bana
bağlılık gösteren eşim de olsun. Bu sırada da diğerlerinde hala gözüm olsun.
Yeter ki onun kariyeri, tipi yahut cüzdanı bol olsun. Çocuğumuz da renkli
gözlü olsun.
---
Gelecekte bekleyen gerçeğe karşı bihaber oyalanma…Tam da Allah’ın Kuran’da anlattığı gibi, Allah
için yaşamayanlar ancak oyalanma, oyun, eğlence peşinde olabilirler. Hem de
hastalığın, acziyetin, depresyonların, can sıkıntılarının, bulantıların olduğu
şu koca dünyada... Sanki Allah, kendilerine hiçbir acı dokunduramaz gibi yaşıyorlar bazısı. Gerçek bir acı ile yüzleşildiğinde, botlarının markası kurtaracak sanki kendisini. O zaman sadece dış görünüşlerle oyalanmak niye?
Aklını
kullanmayan, Takva yoksunu, Allah’ı bulamayan insanların önce bu dünyadaki hayatlarına sonra ikinci hayatlarına acıyorum. Bu dünyada hem tatminsiz, hem
başkaları için yaşa, ancak gözünle gördüğünün peşinde koş, öl, sonra da bir hiç
uğruna yaşayıp dirildiğin ahiret hayatında, geri dönüşü olmayan, çok kötü bir
durak yerine gir ve oradan hiç çıkma…
Ne
diyelim, Allah, O’nun yolunda yürüme gayretinde olanların
günahlarını bağışlasın, kusurlarını affetsin, takvalarını arttırsın, merhametli ve adil kılsın...
Yazılarımı şu siteden de okuyabilirsiniz: