RİVAYETEN GELEN SÖYLENTİLERİN GÜVENİLMEZ OLDUĞUNA RABBİMİZ
ÖRNEK VERİYOR
Allah, dini anlama metotlarına dair pek çok ayet
iletmiştir.
Popülerliğini koruyan tartışma konularından biri de,
Kur’an’da bahsedilmeyen, bize rivayet yolu ile ulaşmış bilgilere –daha doğrusu
söylentilere- ne derece güveneceğimizdir. Rivayet demek, adı üstünde
söylentidir, insandan insana söylenerek kimi zaman bu söylentilerin yazılarak
diğer nesillere iletilmesi demektir.
Allah, rivayet yolu ile insanların birbirlerine söylentiler
iletmesine dair bakış açımızın ne olması gerektiğini pek çok ayetle örneklendirmiş,
bunlardan biri de şu ayet:
Diyecekler
ki, onlar üçtür dördüncüsü köpekleridir. Yine diyeceklerdir ki, onlar beştir,
altıncıları köpekleridir. Yahut onlar yedidir, sekizincileri köpekleridir.
Bütün bunlar gaybı taşlamaktır. Sen de ki: Onların sayısını en iyi bilen
Rabbimdir. İnsanlardan ise pek azı onları bilir. Onun için, onlar hakkında yüzeysel
bir tartışma dışında çekişmeye girme. Hiç kimseden de, onlar hakkında bir şey
sorma. (Kehf Suresi, 22.ayet)
Bu ayet, eski zamanda yaşanmış bir olay hakkında bazı
şeyler bildirdiği gibi, Ashab-ı Kehf üzerinden de günümüze dair, hayatımıza
dair çıkaracağımız dersler iletmekte. Allah, Kur’an’da düşünmemiz üzerine, bize
yol gösterici olmaları adına örnekler indirdiğini bize bildirmiş. (Bkz: Kehf
54.ayet) Öyleyse bu ayeti sadece Ashab-ı Kehf’in sayısının ne olduğuna dair
tartışmaların güvenilmez oluşu adına değil, buna benzer tüm tartışmalara
yaklaşımımız adına öğüt olarak alabiliriz. Ayette özellikle rivayet usulüne
dikkat çekiliyor.
Allah, insanların bazı konularda, farklı farklı söylentiler
ortaya atabileceklerine ve gerçek dışı söylentilerin yayılabileceğine dikkat
çekiyor.
Ayette yaşanan olayın örneklerini başka dini bilgiler
edinmede görebilir miyiz? Elbette… Örneğin hadisler içinde, Peygamber zamanında
kaç hafız vardı ya da Peygamberin cenazesine kaç kişi geldi gibi konularda
farklı farklı hadislerin nakledilmesi bu duruma bir örnek.
Allah Ashab-ı Kehf örneği üzerinden, aslında insanların
rivayeten ilettikleri sözlere kesinlik gözü ile bakılmaması gerektiğine, gerçeğe
dair net bilgiyi kendisinin bildiğine dikkat çekiyor. İnsanların bu konuda tek
bir sayıyı söylediklerine yer verebilir, diğer iddialara yer vermeyebilirdi.
Ayetin esas konusu, insanlar tarafından gerçekten sapan söylentilerin
üretilebilmesi.
Ayetin temelinde, insanlardan bize ulaştırılan
söylentilerin yani rivayetlerin kesinlik teşkil etmediğinin, doğruyu bilmede
bir anlamı olmadığının örneği var.
Hadis kitapları Peygamberin ölümünden 200-300 yıl sonra,
insanlar arasındaki söylentilerin derlenmesi ile oluşturulmuştur. İçlerinde hem
birbiri ile çelişen hadisler olduğu gibi, Kur’an’ın apaçık hükümleri ile
çelişen hadisler de mevcuttur.
İnsanlardan edinilen söylenti bilgilerin doğru
olmayabildiği, gerçek bilgiyi ancak Allah’tan öğrenebileceğimizi de gene Kehf
Suresi 22.ayetten çıkarmaktayız. Özellikle, dini anlamı olabilecek konularda
izlememiz gerekli yol bu olmalıdır. Ayette de bahsedilen kişiler dini anlamda
değeri olan kişiler. Dinimizde şahitlik gibi bir hukuk yöntemi de var, bununla
rivayet yöntemi karıştırılmamalı. Şahitlik yöntemi yaşadığımız döneme has
olaylar için yapılıyor, yani bir olaydan iki yüz sene sonra insanlar arasındaki
söylentilerin toplandığı bir yöntem değil. Şahitlik hukukunda bire bir şahide
başvurup bir sıkıntı çözüme ulaştırılmakta ya da bir sıkıntının önlemi
alınmaktadır. Rivayet yönteminde ise şahitten duyduk denilerek, araya başka
aracıların ve zamanın girmesi söz konusu. Şahitlik yönteminde de
güvenilmez-çelişkili beyanlar, şahitlerin ifadelerini geçersiz kıldığı gibi;
rivayeten gelen söylentileri inceleyerek, hadis beyanlarının çelişkilerini ve
güvenilmezliğini görmemiz mümkün.
KURAN İLE ÇELİŞEN BİR HADİSİN İFTİRA OLDUĞUNU ANLAYABİLİRİZ,
ÇELİŞMEYENLERİ NE YAPACAĞIZ?
Dört halife zamanında beş yüz sayıda hadisin bilindiği
rivayet ediliyor. Sahih hadisin kaç tane olduğu, hangileri olduğuna dair de tutarsızlık
hakim. 500 hadis nerede şimdi ki yüzlerce hadis nerede… Nasıl oluyor da dört
halifeden sonra böyle bir artış oluyor?
Rivayetleri 2 türlü ele alabiliriz.
1.si Kuran ile çelişen rivayetler. Bunların iftira olduğunu
anlıyoruz.
Kur’an hükümleri ile çelişen pek çok davranışı, Peygamberin
yaptığına dair (9 yaşında çocukla evlendiği hadisi gibi) söylentiler de
iletilmiş. Buna benzer söylentilerin yüzde yüz yalan olduğunu, Peygamberin
Kur’an’a aykırı olan, yanlış olan bir şeyi yapmayacağından ötürü iftira
olduklarını anlayabiliriz. (Peygamber 9 yaşında çocukla evlenmiş midir konusunu
merak edenler şu yazıyı okuyabilir: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2016/11/kurana-gore-evlilik-yas-ne-olmal-talak.html)
2.si Peygamberin kaç çocuğu olduğu gibi Kuran ile
çelişmeyen rivayetler…
Peygamberin kaç eşi olduğu, kaç çocuğu olduğu, saç şeklinin
ne olduğu, önce hangi ayağını meshettiği, kaç rekat namaz kıldığı, daha çok
hangi renk giysi kullandığı, kaç tane evi olduğu, mal-mülkünün sayıları gibi
bilgilerin de insanlar arasında iki asır sonra söylenti ile farklılaşabileceği
ve din gibi bir alanın çıkarlardan ötürü kolaylıkla suiistimal edilebileceğini
de düşünmek zor değil. Hele ki Peygamberin ölümünden kaç on yıl sonradan
bahsediyoruz. En basit görünen bir rivayeti ele alalım… Günümüzde dizilerde
kullanılan bir toka şekli ticarete mal edilirken, Peygamber sürme sürüyordu
denilerek, sürmenin satışını arttırmaya çalışan çıkarcılar olamaz mı?
Peygamberin 5 çocuğu var, 20 çocuğu var, sürme sürüyordu,
saçını örüyordu gibi iddialar, Kuran ile çelişmiyor. Kur’an’da bu tarz
iddialarla çelişen bir ayet bulamayız. Bu tarz, Kuran ile çelişmeyen hadis
dediğimiz rivayetleri yani insanların söylentilerini, kesin doğruymuş gözüyle
almamamız gerektiğini de, Kehf Suresi 22.ayetten çıkarabiliriz.
Peygamberin kaç çocuğu olduğu ya da hangi renk giysileri en
çok sevdiği, saçını ne şekilde yaptığı, gözüne sürme sürüp sürmediği gibi,
Kur’an’da yer almayan bilgilerden de bu yüzden sorumlu değiliz. Bu konularda
ancak insanlardan ulaşan söylentilerin ne olduğuna bakabiliriz. İnsanlardan
gelen söylentilerin ise doğru olup-olmadığına ulaşmamız mümkün değildir.
Öyleyse bu tarz konulara, doğrusunu Allah bilir, biz yüzde yüz bilemeyiz gözü
ile bakmalıyız.
Günümüz internet ortamında, herhangi bir sözün Mevlana’ya
aitmiş gibi insanlar arasında yayıldığını görmekteyiz. Geçenlerde magazinsel bir
kişi, internet ortamında 20 yıldır bir şiirin kendisine aitmiş gibi
yayıldığından bahsetti ve bu şiiri kendisinin yazdığını yalanladı. Yalanlayamadan
ölebilirdi. Kendisinden sonra gelecek nesillere, kendisi ile alakası olmayan
sözler, ona aitmiş gibi yayılabilirdi. Ayrıca, yalanlamasına rağmen, gelecek
nesillere bu şekilde öğretilebilir. İnternet ortamından bu sözü bizzat atıf
yapılan kişinin reddettiğine ileriki nesiller ulaşabilir, bu tarz teknolojik
imkanların olmadığı yüzlerce yıl öncesinden bahsedersek, durumun vahimliği
ortada…
Kuran ile hem de birbirleri ile çelişen hadisleri
iletenlerle; Kuran ile çelişmeyen hadisleri iletenler -Peygamberin saçını iki
yandan ördüğü hadisi gibi- aynı kişiler ve iletme yöntemleri de aynı. Hal böyle
iken, Kuran ile çelişmeyen hadislere nasıl güveneceğiz? Bu yüzden, hadisleri
ayıklayalım fikri de mantıklı değil, çünkü komple hadis rivayet sisteminin
güvenilmez olduğu ortada. Daha önce de söyledim, bir söz sırf Kuran ile
çelişmiyor diye, Peygamberin yüzde yüz söylediği bilinemez. Kuran ile
çelişmeyen bir sürü söz herhangi bir kitapta yer alabiliyorsa, hadis kaynakları
içinde de yer alabilir.
Bazı konular hakkında tek bir ortak beyanın olması da o
beyanı güvenilir kılmaz. Zıttı beyanların bu hadis kitaplarının içine
koyulmadığını nereden bileceğiz? Zıttı beyanlarda bulunanların iddiaları belki
yeterince yayılmadı? Neticede Peygamberin ve Peygamberi görenlerin ölümünden
iki asır sonrasından bahsediyoruz. 200 sene sonra, vaktinde 500 tane hadis
vardı denilen, binlerce söz havuzunun içinden gerçek olanlar nasıl seçilebilir?
Allah bilmediğimiz konuların peşine düşmememiz gerektiğini
de bizlere bildirmiş. Biz Peygamberin hangi renk giysiyi tercih ettiği
bilgisine, dini anlamda, yüzde yüz kesin
kaynak olan Kur’an’da bulamayız. Söylentileri karıştırsak da bu
söylentilerin doğruluğunu da bilemeyeceğimizden özetle bilmediğimiz bilgileri takip edip durmuş oluruz. İşte, Allah,
bilgimizin olmadığı konuları takip etmememiz gerektiğini de emretmiş:
Hakkında
bilgin olmayan şeyin ardına düşme. (İsra Suresi, 36.ayet)
Kur’an üzerinde ve mantıklı bir şekilde düşündükçe; rivayeten
gelen ve Kuran ile çelişmeyen hadislerin de aslında doğru bilgi olarak görülmemesi
gerektiği sonucu çıkıyor.