İslam’da kadının şahitliğinin 1 erkeğin şahitliğine denk
olmadığı iddiası bir hurafedir.
İslam’a göre sadece ve sadece borç alım-ödeme durumunda 1 erkek
bulunamazsa (adil, üzerinde karar kılınan biri bulunamazsa) 2 kadının şahitliği
istenir.
Bunun dışında, erkek karısının kendisini aldattığını söylüyorsa
ve 4 şahit getiremezse kadının “aldatmadım” beyanı doğru kabul edilir. (Bkz:
Nur Suresi 8.ayet) Bu konuda kadının beyanı, erkeğin beyanından üstün
tutulmuştur.
Zina için de 4 şahit istenir ve bunların cinsiyeti Kur’an’da
belirtilmemiştir. Bu yüzden 1 kadın = 1 erkektir bu konuda da. (Bkz: Nisa
Suresi 15 ve 16.ayetler)
Miras konusunda da vasiyet vermede de gene 2 şahit istenir ve
burada da cinsiyet şartı yoktur, 1 kadın = 1 erkektir. (Bkz: Maide Suresi
106.ayet)
Boşanma işleminin gerçekleşmesi için de 2 şahit istenir ve
burada da cinsiyet şartı yoktur, 1 kadın = 1 erkektir. (Bkz: Talak Suresi
2.ayet)
Gözetimimiz altında bulunan bir yetim varsa, ona mallarını geri vereceğimiz zamanda da şahit tutmamız istenir. Burada da cinsiyet şartı yok. Şahit denir sadece, o yüzden kadın veya erkek olabilir. 1 kadın = 1 erkektir. (Bkz: Nisa Suresi 6.ayet)
Gözetimimiz altında bulunan bir yetim varsa, ona mallarını geri vereceğimiz zamanda da şahit tutmamız istenir. Burada da cinsiyet şartı yok. Şahit denir sadece, o yüzden kadın veya erkek olabilir. 1 kadın = 1 erkektir. (Bkz: Nisa Suresi 6.ayet)
Dediğim gibi, sadece borç alım-ödeme konusunda öncelikle erkek
şahit istenmekte olup eğer ki erkek bulunamazsa, 2 kadının şahitliği 1 erkeğin
şahitliğine denk tutulmuştur.
Ey iman sahipleri! Belirli
bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı
adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan
kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb’inden
korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez
yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa(hasta), velisi
adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek
yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir.
Kadınlardan biri şaşırırsa, ötekisi ona hatırlatsın. Tanıklar çağrıldıklarında
çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan
üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha
sağlamdır. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz
konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş
yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle
bir şey yaparsanız, bu muhakkak günahkarlık olur. Takva sahibi olun. Allah size
öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
(Bakara Suresi, 282.ayet)
(Bakara Suresi, 282.ayet)
Gözden kaçan bir nokta vardır, o da borçların bir yazıcı
tarafından yazılması emredilmiştir ve gene yazıcı için de cinsiyet şartı
verilmemiştir. Borçlu olan, borç veren taraflardan biri de gene kadın olabilir,
kadın ticari işlerden dışlanmamıştır. Ayette yazıcının görevinin de çok çok
önemli olduğu göze çarpıyor. Bu görev, ayette de anlatıldığı gibi,
şahitlik kadar önemli ve zor bir görev. Yazıcı için de gene cinsiyet
belirtilmiyor, yazıcı kadın olabiliyor. Yazıcı kelimesi
katibun kelimesi ile ifade edilmiş evet bildiğimiz gibi katip (yazıcı)
anlamında.
Üstelik ayetin sonuna
doğru, peşin ticarette de (yani borç durumu olmadan)1 şahit bulundurulması
isteniyor. Bu şahidin de cinsiyeti belirtilmiyor, kadın veya erkek olabilir.
Sadece borç alma-verme olayında erkek bulunamazsa 2 kadın şahit
istenir, ayrıca öncelik görüldüğü gibi erkek şahit bulunmasıdır.
Taraflar erkek şahitliği kimin yapacağı konusunda
anlaşamayabilir, güvenilir bir erkek bulunamayabilir! Misal, erkek cesaret
göstermiyor, borç işine karışmak istemiyor, birine daha yakın olduğu gerekçesi
ile istenmiyor olabilir. Yani sadece erkek olmak da yetmiyor. Bazı alt
nedenlerden, kadın şahit aranma yoluna gidiliyor.
Neden borç konusunda böyle bir durum var, diye soranlara
ayetlerde bu konuda ciddi anlamda şahitlerin psikolojik baskı yaşayabileceğinin
ima edilmesine dikkat çekerim. Öyle ki, şahitlere zarar verilmemesi bile
hatırlatılıyor.
Kadının yanılması kelimesi için en tedılle kelimesi
kullanılmıştır ve bu doğruluktan sapma, şaşırma, yanılma gibi anlamlara gelir.
Ayette 1 kadın doğruluktan saparsa diğerinin hatırlatması
(şahitlik etmesi) buyruluyor. Yani, eğer kadınlardan biri şahitlik
görevini tam yapamazsa, otomatikman diğer kadının beyanı kabul ediliyor ve
sonuçta 1 kadın 1 erkeğe şahitlikte denk gelmiş oluyor.
Burada dikkat edilmesi
gereken en önemli nokta ise, hatırlatan kişinin erkek şahit değil, kadın şahit
olması. Ayette iki kadın unutursa onlara erkek hatırlatsın gibi
erkekçi bir müdahale yok. Aklı yarım olsa, her ikisinin de unutma ihtimalinden
bahsedilir yahut hatırlatıcının erkek olması istenirdi.
Sonuçta kadınlardan biri doğruluktan saparsa, beyan verecek kişi
(hatırlatıcı) görevinde 1 kadın olacaktır. Buradan anlıyoruz ki, kadın şahitlik
ortamına, hem bir erkek müdahalesine uğrama riski duymayarak hem de kendi
hemcinsi bir destekçi ile çıkıyor.
KADIN YARIMSA NİYE DİĞER KONULARDA ERKEKLE ŞAHİTLİĞİ EŞİT?
Kadın sırf kadın olduğu için yarım akıllı, ahlaken yetersiz sırf
kadın olduğu için adaletten sapacak biri olsa diğer konularda şahitliği erkeğe
denk olmazdı. Yazıcı gibi önemli bir görevi kadının yapması yasak olurdu.
Miras vasiyetinde şahit olmak, doğruluk gerektirmeyen bir iş mi?
Vasiyet konusunda yalan beyanlarla haksızlık yapılabilir. Boşanma konusunda
şahitlik yaparken anlaşma sağlamaya etki ederken de mi doğruluğa gerek yok?
Nafaka gibi konular, kadının korunması, belki bir yuvanın kurtarılması ihtimali
de önemli konular.
Gözetimini yaptığımız bir yetime mallarını vermek konusunda da şahit isteniyor. Yetimlere malları geri verilirken bazı insanlar kötü niyete sapamaz mı? Bu da çok önemli bir görev değil mi? Rahatlıkla dünyevi çıkarlar uğruna insanlar hakkaniyetten ve adaletten bu konuda da sapabilir. Adil ve hakkaniyetli olması gereken şahite önemli bir görev düşüyor, bu konuda da kadın veya erkek şahitlik yapabilir.
Gözetimini yaptığımız bir yetime mallarını vermek konusunda da şahit isteniyor. Yetimlere malları geri verilirken bazı insanlar kötü niyete sapamaz mı? Bu da çok önemli bir görev değil mi? Rahatlıkla dünyevi çıkarlar uğruna insanlar hakkaniyetten ve adaletten bu konuda da sapabilir. Adil ve hakkaniyetli olması gereken şahite önemli bir görev düşüyor, bu konuda da kadın veya erkek şahitlik yapabilir.
Allah miras konularında, zina şahitliğinde, boşanma
şahitliğinde; şahitlerin tehdit gibi zorlanma ihtimalini hatırlatmamış. Bu
konularda da sıkıntılar çıkabilir ama şöyle bir düşünürsek alacak-verecek
davası en çok kanlı kavgalara, tehditlere dönebilecek bir konu. Boşanma
sürecine gözlemci olmak dinleme-ara bulucu olma ihtimalleri ortamı gereği borç
şahitliğinden daha az tehdit edilme ihtimali ile dolu. Şahit sürece etkisi
olabilse de çıkacak karara beyan vermez gözlemcidir. Boşanmak istemeyen ve zor
kullanabilecek bir erkek, şahitten ziyade hanımını tehdit eder. Miras konusunda
da ölüm gibi üzücü bir nedenden ötürü genellikle insanlar bir şey yapmak istese
bile malda gözü var sözü olmasın diye yapmaya çekinir. Allah da zaten özellikle
borç konusunda şahitlerin zarar görme ihtimaline dikkat çekmiş. Tüm bu deliller
gösteriyor ki, bu emrin nedeni tamamen psikolojik ve fizyolojik olarak kadını
koruma odaklı.
Borç şahitliği, kadın ve erkeğin ahlaki yeteneklerini
karşılaştırma hakkında bir kıyas değil; borç hukukunun nasıl uygulanacağı
hakkında. Bu ayette kadın ve erkek takva açısından, sosyal değer açısından
karşılaştırılmıyor. 2 kadının 1 erkeğe denk olduğu anlamı da çıkmıyor, sadece
borç konusunda 2 kadının şahitliğinin 1 erkeğin şahitliği yerine sayılmasının
en adil denge olduğu bildiriliyor.
Kadın 2.sınıfsa niye diğer konularda şahitliği erkeğe denk?
Diğer konularda denk görülmesi kadının erkekten eksik görülmediğine dair niye
inkarcılar tarafından kanıt olarak alınmıyor? Bunu yapmamaları doğru
adaletlilikte olmadıklarını gösterir!
Zaten üstünlüğün cinsiyette değil, takvada olduğunu Kur’an
söylüyor. (Bkz: Hucurat Suresi 13.ayet) Takvanın, ahlakın, adil olmanın kadın
veya erkek olmaya göre işlemediğini gene Kur’an’da günahkar kadın-erkek ve
takvalı kadın-erkek örneklerinin mevcut olmasından anlıyoruz. Nuh peygamberin
kendisi peygamberken, hanımı günahkar mesela. Firavun günahkarken Meryem annemiz
takvalı.
Kadının doğruluktan sapması denince niye illa akla borç
miktarını unutması geliyor? Allah Kur’an’da doğruluktan sapmayı (unutmayı) pek
çok defa ayetlerin hükmünü yerine getirememek olarak kullanıyor. Bu ayette de
borç miktarını unutması diye özellikle belirtmemiş, doğruluktan sapma (unutma)
olarak belirtilme yapılmış.
Allah erkek yanılmaz-doğruluktan sapmaz mı demiş? Tam tersine
şahitleri doğru iş yapmak için uyarıyor. Yani, erkeğe de yanılma payı veriyor.
Pek çok ayette Allah, kadın-erkek her mümini doğruluktan sapmamak adına
uyarıyor. Eğer erkek, erkek olduğu için otomatikman her konuda doğruluk üzerine
olsaydı, bütün erkekler cennete giderdi. Yalan konuşan, doğruyu saptıran,
haksız hüküm veren pek çok erkek Kur’an’da uyarılıyor. Bunlar da gösteriyor ki
Kur’an’ın bakış açısı kadının da erkeğin de doğruluktan sapabileceği yönünde.
Kadın; psikolojik baskıdan, tehditten, çekinceden ötürü
ayetlerin hükmünü yerine getirmekte zorlanabilir. Erkek de aynı şekilde. Erkek
de aynı kadın şahidin yaşadığı gibi ayetlerin hükmüne uymakta zorlanabilir,
doğruluktan sapabilir. Ama kadın zorda kalırsa daha rahattır, çünkü yanında ona
destekçi olan gözetici olan, doğruya yönelten dolayısıyla onu motive eden
birisi vardır. Erkek ise, korku-sıkıntı duysa bile tek başına cesur olmak, tek
başına beyan vermek bunun stresini tek üstlenmek zorundadır.
Birileri şahit olmak zorunda, ama doğru ama yanlış. Yoksa
kadınlar iki kişi olmalarına rağmen de yanılabilir, tüm şahitler doğruluktan
sapabilir.
Mümin, borçlu zorluk içindeyse eli genişleyinceye kadar bekler;
hatta sadaka olarak bağışlanmasının daha hayırlı olduğu öğüdünü hatırlar. (Bkz:
Bakara Suresi, 280.ayet) Amma velakin bizim borç alma-verme durumu yaşayan
taraflar illa mümin olacak diye bir şart yok. Taraflar, şahitlere
tehdit-zorlama gibi yöntemlere başvurabilecek insanlar olabilir. İşi tefecilik
boyutuna çekmeye çalışan taraf olabilir. İşte tüm bu psikolojik-fizyolojik
etmenlere karşı, kadın cinsi korunmuş ve görev ilk olarak erkeklere
devredilmiştir.
NEDEN İLK BAŞTA ALLAH SADECE ERKEK ŞAHİTLER İSTİYOR OLABİLİR?
Bazı kötü niyetli insanlar kadınlara karşı daha kolay tehditkar
davranıyor. Hatta bazıları erkeklerden çekinebiliyor.
Bu konuda size önceden yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.
Kargo sipariş ettiğimde başıma gelmişti bu olay. Evde
bekliyorum. Kargo şirketinden arayıp, teslimin ne zaman yapılacağını haber
verdiler. Bekliyorum, kargo gelmiyor. Ben de bir şekilde kargoyu ulaştıracak
elemanların numarasını aldım. Elemanı aradım ve bana şöyle bir cevap verdi: “Biz
şuan arabayı bilmem ne yere çektik yaaa, yemek filan yiyelim dedik, oraya
gelemeyiz ya artık, siz buraya gelin alın bizden, bilmem ne Kafede bekliyoruz”
Ne bu rahatlık ya? Afallamış olacağım ki ne diyeceğimi bilemedim, öyle
kalakaldım, kapattım. 2 dk sonra beynim yerine geldi, sinirden gülerek kargo
şirketini geri aradım. Konuştuğum şirket çalışanı da şaşırdı, “nasıl yani
gerçekten sizi oturdukları kafeye, ayaklarına mı çağırdılar?” Kafenin ismini
bile verdiler, dedim. Oturdukları Kafe de benim evime 10 dk yürüme mesafesinde.
10 dk sonra kalkıyoruz hanımefendi kusura bakmayın deyip hemen gelebilirler.
Onları şikayet ettim elbette, hem bu laubali tavırlarından hem de
utanmazlıklarından ötürü. Çalışanları azarlamışlar. 2 dk sonra, beni kafeye
çağıran erkek çalışandan arama geldi bu sefer düzgünce “2 dk sonra geliyoruz,
bekleyin” deyip kapattı. Kapıyı bir açtım izbandut gibi bir adam. Belli ki
sinirlenmiş, saygısızlığından değil de benim yüzümden azar yedi ya kendince…
Kapıyı açar açmaz bana sinirli tavırlar ile konuşmaya başladı, sonra da sertçe
“koliyi de şuraya bırakayım” deyip eve adım attı. Evin içine doğru baktı. Benim
yerimde kim olsa, evde tek miyim diye kontrol etmek için baktığını düşünür.
Sonra baktı ki tek değilim, evde bir erkek var, öyle olunca kendisini
toparladı, o aşırı sinirli tavrı bir anda değişti, özür dileriz hanımefendiye
döndü. Şimdi ne düşündünüz bu örnekten?
Bunu tamamen şahitlik olayında yaşanabilecek durumlara karşı
empati yapmanız adına anlattım. Etraf ruh hastası insanla dolu. Konu kadın
olunca, ruh hastaları daha da cesur oluyor. Evet, erkekleri de tehdit
edebilirler ama kadınları korkutmak daha kolaydır. Benim gücüm ne ki, eğer ben
evde tek olsam ve bana zarar vermek istese? Ama yanımda erkek olunca mücadele
edilmesi gereken ve hatta bana zarar vermeyi engelleyebilecek birisi var demek
oluyor, bu ruh hastaları için. Günümüzde bile, erkekleri tehdit ederken,
gücünün kolaylıkla yetebileceği kişiler olarak “kızını kaçırırım, karını
bulurum” tarzı tehditlere başvuruyorlar. Biliyorlar ki, bir erkek kadın gibi
değildir, onun da kendince o tehditlerle mücadele edebileceği çevresi olabilir.
Erkeği tehdit ettin mi o da sana kafa tutmaya başlar, kavga çıkar. Ama kadın
tehdit edilince hayatı her gün paranoya çilesine döner, tehdit ettiği bir anda
karşısına çıksa kendisini koruyamaz, korkuya kapılır. Erkeğin karşısına çıksan,
erkek de senin üzerine yürür. Şimdi bu benim anlattığım örnekle tekrar tekrar
düşünün. NEDEN SİZCE ALLAH EN BAŞTA ÖNCELİKLE 2 ERKEK İSTİYOR, 1 ERKEK
BULUNMAZSA ANCAK KADINLARIN ŞAHİTLİĞİNİ İSTİYOR? Bu örneği anlattım ki, durumun
ciddiyeti biraz daha gözde canlansın.
Eminim ki benim bu yaşadığıma benzer şeyler yaşayan pek çok
kadın var. Ama yanımızda erkek görünce, ruh hastalığı yapmaya yeltenemiyorlar.
Kadın tek olunca daha kolay zarar verilmeye açıktır bu bir gerçek. O yüzden, bu
tarz şahitlere zarar verilebileceğinin hatırlatıldığı bir konuda, önce erkek
şahit isteniyor ya da kadın tek başına istenmiyor diye “ama kadın hakları”
naralarını kabul etmiyorum. Çünkü bu konu kadının 1.sınıf vatandaş hakkına
sahip olması ile alakalı değil, korunması ile alakalı. Diğer konularda
özellikle ilk başta erkek şahitler istenmezken, sırf borç konusunda önce
erkeklerin şahit olarak istenmesinin –diğer konularda şahitliği kadına eşit
olduğundan- ancak bahsettiğimiz durumlarla alakası olabilir. Nitekim iki
kadın istenmesinin daha adaletli-sağlam bir yol olduğunu da ayetin devamında
anlıyoruz. Çünkü kadın, erkeğe göre tek başına daha korunmasızdır, ama iki
kadın olması gücünü arttırır.
Peşin ticarette de mesela tanık isteniyor. Neden, önce erkek
tanık tutmaya çalışın, erkek yoksa kadın tanık bulun denmiyor? Peşin ticarette
parayı ödersin, ticaret olur, olay biter. Genellikle sorun çıkmaz.
Allah, kadını koruyor ama kulaktan dolma bilgilerle dine eleştiri
yapanlar ne kadar yüzeysel olduklarını göremiyorlar. Bu ön yargılarla görmeleri
de biraz zor. Kur’an’ın genelini incelemeyip 1 ayet üzerinden gitmekle mesele
anlaşılmış olmuyor. Allah defalarca yerde Kur’an’a bütüncül bakmamız için bizi
eğitiyor.
İnkarcı erkekler bile, böyle alacak-verecek davalarında
ailelerinden olan kadınları o ortamdan korumak adına, kendileri şahitlik yapmak
isteyebilirler halbuki.
Hatta bu borç konusunda 2 erkek bulunamazsa sadece kadınlardan
oluşan bir şahit grubunun (misal sadece 3 kadın) istenmemesinde de hikmet
olduğunu düşünüyorum. Borç alan-veren taraflardan biri, kadın grubunu sırf
kadınlardan oluşuyor diye sindirilebilir görebilir, ama içlerinde hala daha 1
erkeğin olması onları daha fazla çekinceye düşürebilir. Kötücül planlarını
uygulamakta zorlanabilirler.
Her konuda şahitliği erkeğe denk iken, bu konuya has ilk başta
erkek şahit istenmesi; bunun kadının 1.sınıf vatandaş olmaması ile alakalı
olduğunu mu düşündürtür, yoksa çok istisnai bir konuda böyle bir farklılık olması
başka alt nedenleri olduğunu mu gösterir? Elbette bu durumda istisna duruma ait
nedenler düşünülür. Kendim şahit oldum, 1 telefon parası için bile 40 yıllık
arkadaşlığını bitirenler var. Çoğu kişi ”parası var da bilerek vermiyor” diye
zanda bulunabiliyor. Oysa, Kuran, borçluyu sıkıştırmamayı emrediyor. Bu zanlar
yüzünden pek çok kişi, borçlu şahsın mallarını yağmalamak istiyor. Hatta işi
daha da ileri götürüp, ahlaksızlık yapıp, borçlunun yakınlarına sarkıntılık
etmeye çalışanlar bile oluyor. Borç konusunu, faiz yasak olmasına rağmen faize
çevirmek isteyen yani tefeciliğe döndürmek isteyen de çok oluyor. Daha fazlası
ile geri ödemesi gerektiğini öne sürüyor. Bu yüzden de şahitleri sıkıştırarak,
istediği miktarda ödetmek için insanları sindirmeye çalışan kötü niyetli
insanlar çokça mevcut. Verdiği borcu daha fazla söyleyerek, şahitleri
yalancılıkla suçlayabilir. Geç ödendiği için bile, daha fazla para almak hakkı
olduğunu düşünenler var. Tüm bu nedenlerden, istediği olsun diye şahitlere
baskı yapabilirler.
KADINLARA NEDEN FARKLI UYGULAMALAR VAR?
Kadına sırf kadın olduğu için, Kur’an otomatikman iyi insan
olarak bakmıyor. Kadın diye, erkekten daha
akıllı/şefkatli/duyarlı/hakkaniyetli/adil gözü ile bakmıyor. Bir sürü bu
özellikleri bünyesinde taşıyan erkek ve taşımaktan aciz olan kadınlar olduğunu
örnekleri ile gözümüze sokuyor.
Erkekçi zihniyetle mücadele etmek bazen çok çok zordur. Allah,
kadının, erkekçi zihniyet altında haklarını en üst seviyede koruma altına
alınması yönünde emirler indirmiş. Kadını maddi-manevi koruma altına almak
yönünde emirler var, dileyen Kur’an’ı inceleyebilir.
Kadın, kimlik olarak; erkekçi toplum içinde zayıf kalabiliyor…
Gözetim altına alınması erkekçi zihniyet altında gereklilik aslında… Bu yüzden
pozitif ayrıma ihtiyaç duyuyoruz. Kur’an kadına aynı yetimleri koruduğu gibi
artı bir koruma zinciri ve farklı uygulamalar getiriyor. Bunların da kaynağı
erkekçi toplumda rahatını sağlama odaklı.
Kadınların, erkeklerle eşit uygulamaya tabi tutulması onları
erkekçi zihniyetle daha da zorlu yarışa sürüklemek demek. Aslında insanların
hepsi mümin olsa, ortada ne borç almak zorunda kalan çaresizler olacak ne de
borcunu geri öde diye insanların boğazını sıkan tipler… Mesela boşanan
kadınların maddi olarak gözetilmesi tüm müminlere farz (Bkz: Bakara Suresi
241.ayet)… Boşanmış erkekleri gözetmek diye özellikle belirtilen bir uyarı yok,
neden? Çünkü erkek egemen-doğruluktan sapan toplumda kadınlar daha çok
mağduriyet yaşayabiliyor. Herkes hakkaniyetli doğsa ve hep öyle davransa bize
böyle uyarıcı emirler gelir mi zaten? Allah, bize irade vermiş ve bizlerin
eğitilmesi gerekli varlıklar olduğunu biliyor.
Konu hakkında bir başka yazı: http://www.mervece.com/iki-kadinin-sahitligi-konusu/
Konu hakkında bir başka yazı: http://www.mervece.com/iki-kadinin-sahitligi-konusu/