2 Kasım 2016 Çarşamba

Allah, Milyonlarca İnsan İçindeki Bizlerle Tek Tek İlgilenmektedir

Allah, her birimizden anında haberdar olan, anında çağrımızı işiten, tövbemizi anında duyan, anında en ufak bir kötülüğümüzden de en ufak bir iyiliğimizden de haberdar olandır.

Allah, her birimizi her an görmekte, işitmektedir.

Allah, her an, hangi hal üzerinde olduğumuzu bilendir.

Allah, her an, bize şah damarımızdan da daha yakın olan, kederimizi ve sevincimizi, gönlümüzden geçen en ince sızıyı dahi bilen duyan, işiten, görendir.

Allah, bize tüm yaratılmışlar içinde kimsenin olamayacağı kadar en yakın olduğumuz, tek yaratılmamış olan olarak asla kaçamayacağımız, bütün yaratılmışlara kıyasla bize tek yardım edebilecek, yardımcı olan araçları da bize ulaştırabilecek eşsiz yegane yardımcımızdır.

Allah, her birimizle tek tek ve her an ilgilenen, milyonlarca insan milyonlarca zaman tanesi içinde, bizim yıllarca sonramızı bile hesaplayan, yıllarca sonramızda ne yaşayacağımızı dahi umursayan, bizi en çok kale alan, bizi en çok umursayan ve bizim için neyi hak ediyorsak o yönde planlar tayin etmiş olandır.

Kur’an’ı eline bir defa bile almamış çoğu insanın bile duyduğu Musa Peygamberimiz ve halk arasında Hızır olarak bilinen Allah tarafından özel olarak görevlendirilmiş bir adamın kıssasından çıkarabileceğimiz dersten anladığımız gibi yani… Not: Hızır için iddia edilen özellikler Kur’an’da geçmemektedir ve Peygamberlerden bize ulaşan kesin denebilecek bir bilgi yoktur, özellikleri bilinmeyen bir kişiliktir, bu yüzden gaybi bir konudur, Kur’an’da bu kişi hakkında verilenin dışında herhangi bir iddiada bulunmamamız gerekir.

Kehf Suresi 60 ve 82.ayetler arasında bu kıssa anlatılmaktadır.

74. Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında görevlendirdiğimiz kul, hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi.
75. O kul dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi?"

77. Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındı. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. O görevlendirdiğimiz kul hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.
78. O kul dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."
79. "Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."
80. "Oğlana gelince, onun anne babası mümin kimselerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."
81. "İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin."
82. "Duvar ise, o şehirde iki yetim çocuğa ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur."

Şüphe yok ki derin anlamlı bu kıssadan çokça ders çıkarmamız mümkündür. Ben bu yazıda bu kıssanın ayrıntısına girmek istemedim, özellikle bu kıssanın tam da yukarıda bahsettiğim, Allah’ın yüce kudretine has olan eşsiz özelliklerini vurgulaması yönüne dikkat çekmek istedim.

Yukarıda da yazdığım gibi bu kıssada tam olarak Allah’ın bizimle olan yakınlığına ve bizlerle olan alakasına dikkat çekilmektedir.

Tekrar edeyim:

Allah, her birimizle tek tek ve her an ilgilenen, milyonlarca insan milyonlarca zaman tanesi içinde, bizim yıllarca sonramızı bile hesaplayan, yıllarca sonramızda ne yaşayacağımızı dahi umursayan, bizi en çok kale alan, bizi en çok umursayan ve bizim için neyi hak ediyorsak o yönde planlar tayin etmiş olandır.

Bazen bizimle hiçbir alakası görünmeyen bir olay bile (kıssada olduğu gibi yıllar öncesinde bir köyde yıkılmakta olan bir duvarın inşa edilmesi gibi) bizi yıllar sonra değişik yönlerde (hayır veya şer yönünde) etkileyebilmektedir. Çocuğumuzun ölmesi gibi elim bir olay, aslında yıllar sonrasında bizi Ahiretimizi riske atacak şeylerden kurtaran bir olay olabilmektedir. 

Kıssada, Allah’ın bizim için şer olabilecek planlarına dikkat çekilmemiştir ama diğer kıssalarda bizim için şer kılabileceği hatta ilk başta bize güzel gibi gelen olaylara örnekler vardır. Güzel bir çocuk isteyip, bize böyle bir çocuk verildiğinde haşa onu şirk aracı kılabileceğimiz yahut zenginlik ve servetin bizi cehenneme götürecek taşıtlarımız olabileceklerine dikkat çekilmesi gibi…

Gün içerisinde, kısa seyahatler yapıyoruz, alışveriş yapıyoruz, yemek yiyoruz, insanlarla sohbet ediyoruz, ayaklarımızı uzatıp televizyon izliyoruz… Yüceler Yücesi, Arşın Sahibi Allah’ın, bizler için kurduğu planlara o esnada yavaş yavaş seyahat etmiş oluyoruz aslında… Biz gündelik işlere dalmış, oyalanırken, çeşitli meşguliyetler içinde, sanıyoruz ki bir sürü insan içinde, milyonlarca insan içinde kale alınmıyoruz… Oysa, gerçek böyle değil. 

Allah görüldüğü gibi, bizim, her bir hücremizi özel bir ilimle, detaylı ve amaca yönelik yarattığı gibi, bizi doyurduğu, yoktan var ettiği, bize görmeyen derimize görme kabiliyeti, duymayan derimize işitme kabiliyeti verip bizi hikmeti ile var ettiği gibi, bizim ilerimiz için de bilgisiyle pek çok oluş hazırlamıştır. Nasıl ki parmak uçlarımız (ikizlerde bile farklıdır) ve yüz simamız sadece bize has olarak yaratılmışsa, işte yaşarken de her birimiz tek tek Allah’ın hikmeti ile her an gözlenmekteyiz.

Bu kıssa aslında bizi bir tokat gibi kendimize getirmeli. Biz secdeye vardığımızda, “Allah elbette duyuyor ama beni ne kadar kale alsın eh işte” sanabiliyoruz (haşa). Koca koca kentlere, geçmişte yaşamış milyonlarca nüfusa ve şuan yeryüzünde yaşayan milyonlarca sayıdaki yaşantılara bakıp sanıyoruz ki “Allah bizimle neden özel olarak ilgilensin ki?”. Halbuki gerçek böyle değil. Geçmişte yaşamış sayısız insan ve bu kadar büyük bir zaman ve şuan yaşayan bu kadar insan içerisinde, her birimiz tek tek umursanmaktayız. Bugün doğan her çocuk da umursanacak, bugün ölen her insan da, her anı boyunca Allah tarafından gözlenerek umursandı.

İşte bu yüzden yaptığımız en ufak bir kötülük de yaptığımız en ufak bir iyilikte, içimizde saklı tuttuğumuz kötü düşünceler yahut güzel düşünceler de her biri sandığımızdan da çok önemli. Her biri her an umursanmakta ve her biri bizim için ya bir müjde ya bir tehdit olacak ileride:

Oğulcuğum, gerçek şu ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığında da olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin derinliklerine de konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah muhakkak Latiftir, lütfu sınırsızdır ve muhakkak Allah her şeyden haberdardır. (Lokman Suresi, 16.ayet)

İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. (Bakara Suresi, 284.ayet)

Bu yüzden ne iş üzerindeysek, aklımızdan ne iyilik veya kötülük geçiyorsa, gönlümüzde ne duygu varsa, en ufak bir iyilik yahut en ufak bir kötülük üzerine o an ne işliyorsak her birinin ne derece önemli ve ne derece gözetildiğini idrak etmemiz gerek. İşte ancak bunu idrak etmemiz sayesinde kötülüklerden yüz çevirmekte ve daima iyiliğe yönelen kullar olmakta ısrarcı olabiliriz. Çünkü her birimiz her an gözlenerek umursanmaktayız. Allah her birimizle tek tek ilgilenmekte ve her birimizi tek tek kale almaktadır. Bu dünyada iken Allah hiçbirimizi unutmamıştır, her birimiz için planlar kurmuştur. Lakin, bu dünyada kendisini umursamayanı Ahirette artık umursamayacaktır.

Sana ayetlerimiz geldi fakat sen onları unuttun. Aynı şekilde, o gün sen de unutulacaksın. 
(Taha Suresi, 126.ayet)

Musa Peygamberimiz, asırlara destan olacak tebliğ görevini yapması için henüz bebekken annesi tarafından nehre bırakılarak bu plana doğru yüzmüştür. Yusuf Peygamberimiz daha küçükken bir kuyuya bırakılarak kötü gibi görünen bir olayla aslında dillere destan olacak kutlu bir göreve kavuşturulmuştur. Bizler de özel olarak yaşantımızda her an Allah’ın gözeticiliği altındayız ve umursanmaktayız.

Bu planlar -yanlış anlaşılmasın- bizden ahiretteki yerleşim yerimizi belirleyen kendi irademizi-seçimimizi elimizden almamaktadır. Akıl ve kalp sınırlarımız içinde, bizim kulluk derecemizi belirleyen tüm özelliklerimiz(benliğimiz), bizim irademizle kontrol altındadır. Hepimiz kendi aklımızı ve kalbimizi kendi kabiliyetimizle işletebilme, onları güzellikle doldurabilme imkanına sahibiz.

Şeytan, insanları türlü vesveseler ve Allah hakkında kötü zanlarla kandırmaya çalışmakta. Misal, Kur’an’ı ilk defa eline alan bir kişiye rahatlıkla sırf bu yazıda anlattığım konu hakkında bile vesveseler verebilir. Herhangi bir kişi rahatlıkla aklına şu düşünceyi getirebilir: “Ya bu nasıl bir kitap ya, çok saçma, yok asırlar öncesinde İbrahim diye bir adam varmışmışta, babasına dua etmişmişte, tam bir masal kitabı işte, bir tane insanın hikayesini anlatıyor, sonraki sayfada başka biri, tam bir masal kitabı işte…”

Halbuki, Kur’an’da İbrahim gibi pek çok Peygamberimiz ve hatta Peygamber olmayıp örnek gösterilen pek çok kul hakkında bilgiler verilmiş olması, onların fiili yaşantıları ile, Allah nezdinde ne kadar özel bir konuma ulaştırıldıklarını gösteriyor. Allah’ın hepimizi umursadığını gösteriyor. Lakin bazılarımız iyilikleriyle işte bu umursanmayı sadece dünyalık yaşantısındaki imtihanla sınırlı bırakmayıp, saygın kılınmış kullar olarak kazanıyor. 

Kur’an’da işte bu saygın kılınmış bazı kulların özel yaşantılarındaki çok özel dualarına bile yer veriliyor. Düşünün, bir odada kendi kendine dua etmiş bir kulun o anki duasını, Allah asırları uyaracak Kutsal Kitabına yerleştiriyor. Misal Zekeriya’nın, Yunus Peygamberin, Meryem annemizin, Yakup Peygamberimizin çok özel yakarışları Kur’an’da yer almıştır.

Düşünsenize, kendinizi bir anlık bu durumun içinde hayal edin… Odanıza çekilip, kendi kendinize ibadet ediyorsunuz ve Allah da asırlar sonra sizin bu çok özel anınızı örnek olarak Kur’an gibi bir kitaba koyuyor. Tamam, belki bu imkanı kaçırdık, ama bu demek değil ki Ahirette bizler de saygın ve örnek kullar içerisinde sayılmayacağız… Bir de bu örneği vermemin en büyük nedeni, Allah’ın sözlerimizi nasıl umursayabildiğini göstermek.

Allah, bu duaları Kur’an’a koyduğu için bile türlü zanlarla saldırıyorlar, eğer bu özel kişilere has durumlar Kur’an’da yer almasaydı bu sefer bu tarz örnekler isteyerek muhtemelen saldıracaklardı. Şeytanın insanı kandırmak adına ürettiği bahanelerin neredeyse sonu yok. Her koşulda bir kandırmaca bir bahane vermeye çalışıyor kalplere. Derin düşünen, hem aklını hem de gönlünü işletenler ise kazananlardan oluyor. Evet, İslam hem aklını işletme hem kalbini işletme dinidir. (Bkz: Araf 179) Özel konuma ulaşmış bu insanların duaları da sözleri de bizim kalbimizi işletmemiz için fırsat aslında.

Allah’ın bizim için kurduğu planları öylesine derindir ki, biz sadece görünen kısmı ile o planın bizim için ne sonuç getireceğini bilemeyiz.

Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216.ayet)

Bize küçücük gelen bir olay aslında Allah’ın büyük bir hikmetinin parçasıdır. Allah her şeyi bilgisi ile kurmuş ve kuşatmıştır. Allah her şeyimizi de bilmektedir.

Allah, en iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nur Suresi 58 ve 59.ayet)

Muhakkak, göklerde ve yeryüzünde olanlar Allah’ın değil mi? O, sizin üzerinizde olduğunuz şeyi biliyordu. Ve böylece, O’na döndürüldükleri gün, onlara yapmış oldukları şeyleri haber verecek. Allah her şeyi en iyi bilendir. (Nur Suresi, 64.ayet)

Unutmayalım ki, Allah’ın planları, kurulan tüm planlara karşı galip gelendir. Allah’ın planları, hepimizin kurduğu planları yerle bir edecek güçtedir:

Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır. (Ali İmran Suresi, 54.ayet)

Allah her an ama her an bizi gözetlemektedir. Her işimizde Allah bizimledir, aklımızdan geçen her düşünceden gönlümüzdeki her duygudan anında bire bir haberdar olmaktadır.

Görmedin mi, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da Allah bilmektedir. Üç kişi aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O’dur. Beş kişi fısıldaşmaya görsün, altıncıları O’dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar mutlaka Allah onlarla beraberdir, nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara yapıp ettiklerini kıyamet gününde (hesap gününde) haber verecektir. Allah, her şeyi bilmektedir. (Mücadele Suresi, 7.ayet)

Sen hangi işte olsan, o işe dair Kuran’dan ne okuyacak olsan, yahut siz ne iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken, Biz size şahidiz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca bir şey bile Rabbinden gizli kalmaz. Bundan küçük olsun, büyük olsun, ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır. (Yunus Suresi, 61.ayet)

Bu yazı inşallah Allah’ın gücünü, kudretini, bilgisini, her an her şeyden haberdar oluşunu kavramamız için bir vesile olur.

Bu bilinçle hareket eden bir Müslüman hem tek başınayken herhangi bir insan evladı onu gözlemezken bile, hem de toplum içinde daima iyiliğe yönelen ve kötülükten yüz çeviren bir birey olabilecektir.

Bu Kur’an gerçeği aynı zamanda, bizi Yaratmakla kalmayıp her an gözeten ve her an umursayan bir Tanrı’nın varlığını bize hatırlatarak; deizmin hayali tanrısından ne kadar yüceler yücesi bir İlah’a sahip olduğumuzu da hatırlatmaktadır.

Allah, Kur’an’da en özel yaşantımıza dek bizim konforumuza (iç rahatlığımıza) hitap eden emirler indirmiştir. Bizim bireysel yaşantımıza nüfuz eden hükümler ulaştırmıştır. İnşallah tüm bu örnekler Allah’ın bize karşı şefkatini bir kere daha gösterir. İnşallah bu örnekler Allah’a olan güvenimizi de arttırır.

Doğu da Batı da Allah’ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah’ın vechi vardır. Muhakkak ki, Allah her şeyi kuşatan, her şeyi en iyi bilendir. (Bakara Suresi, 115.ayet)

Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatandır. (Nisa Suresi, 126.ayet)

Rabbimiz sen her şeyi rahmetin ve ilminle kuşattın… (Mümin Suresi, 7.ayet)


Bize güzel görünen ama sonu şer olan durumlara örnek olması adına şu yazıları da okuyabilirsiniz:




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder