22 Ekim 2016 Cumartesi

Allah'a Çağırmak Görev mi Gösteriş mi? "İbadetin Gizlisi Makbuldür" Sözü Ne Kadar Doğru?

İslam’ı öğrenmeye başladığım andan bugüne dek, gün geçtikçe insanların Kur’an gerçeklerine daha fazla uyandığını görmek beni mutlu ediyor. Genç nesil içinde Kur’an’ı eline alıp anlayarak okumaya çalışan, Peygamberlerin gerçek sünnetini görmek ve Allah’ın indirdiği dini uydurma-iftiralardan arındırarak, dinini İslam’ın özüne has kılarak yaşamaya çalışan ve bunu da çekinmeden internet sayfalarında paylaşan kişileri görmek beni mutlu ediyor. Allah’ın Kur’an’da bizlere verdiği öğütleri ve gerçek dini anlatmaya gayret göstererek sürekli dini paylaşım yapıyorlar. 






Bazı insanlar, mümin arkadaşlarımızın çabalarından rahatsız olup onları gösteriş yapmakla itham ediyor. Dini bilgi ve ibadetlerini yansıtmamaları gerektiğini, zaten bunları gizli yaşamalarının daha makbul olduğu yönünde eleştiri yağmuruna tutuluyorlar.

Bu yazımda, insanları Kur’an öğütlerine davet eden ve ibadet ettiklerini gizlemeyenlerin, gösterişle itham edilmesinin ne derece doğru olduğu ya da ibadet-inançlar yansıtılmadan gizli yapılsa daha mı makbul olacağı, dini inançlarımızı yansıtmamızın doğru olup-olmadığı iddialarına cevap vereceğim inşallah.

Öncelikle mümin bir insanın hayat rehberi Kur’an’dır. Allah, hayat rehberimiz Kur’an’da, Peygamberleri anlatarak, onlarda güzel örnekler olduğunu vurgulamakta ve onları örnek almamız gerektiğini bizlere bildirmiştir.

Andolsun ki, Allah’a ulaşmayı dileyenler için Allah’ın resulünde güzel örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21.ayet)

Bakalım, Allah’ın öğütlerini (Kur’an ayetlerini ve Kur’an gerçeklerini) insanlarla paylaşmak, bir mümin için gereklilik mi yoksa sadece hobi mi?

Yine de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
(Nahl Suresi, 82.ayet)

Yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir.
(Ali İmran Suresi, 20.ayet)

İnanıp, hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır. (Asr Suresi, 3.ayet)

Emrolunduğun şeyi açıkça bildir. (Hicr Suresi, 94.ayet)

Görüldüğü gibi mümin birisi için, tebliğde bulunmak, insanları hakka yani Allah’a davet etmek, dini bir gerekliliktir. Kur’an’ı anlayarak okuyan birisi için olması gereken tavırdır.

Hac Suresi, 62.ayet: Allah, hakkın ta kendisidir.

Hobi (zevk) olarak düşüneceksek, evet mümin bir kimse Allah’ın gerçek mesajını hatırlatmak ve duyurmaktan mutluluk duyar. Dolayısıyla mümin bir insana, “dini paylaşımlarda bulunmaması gerektiğini” söylemek yersiz olacaktır. Çünkü, bu dini bir yükümlülüktür. Yahut müminlere dini paylaşımlarını azaltması gerektiğini, insanların bunu gösteriş ve heves olarak algılayacaklarını söylemek; şeytani bir vesvese olacaktır. Müminler, hayra ve barışa yönelik işlerini eksiltmeye çalışanların tuzak laflarına kapılmaz. (ki İslam’a sürekli çağırmak ve gerçek İslam’ı yansıtmak en büyük hizmetlerden biri)

Özetle; dini paylaşımlar yapmak, İslam hakkında insanlara tebliğde bulunmak, dini öğütler vermek, Kur’an gerçeklerinden bahsetmek, insanları Allah’a çağırmak gibi hayra yönelik davranışların hiçbirinden “beni gösteriş yapmakla itham ederler” düşüncesi ile vazgeçmemelidir mümin.

Namazın çok güzel bir şey olduğunu ifade etmek (ki bu durumda namaz kıldığımızı da ifade etmiş oluyoruz aslında) iyilik ve güzelliği belirlenen bir davranışa insanları özendirmeye çalışmak olacaktır. Mümin kadın ve mümin erkeklerin iyilik olarak belirtilen davranışlara özendirmeleri gerektiğini gene Kur’an ayetleri bizlere bildirmiştir:

Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler. Kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. (Tevbe Suresi, 71.ayet)

Öyleyse insanlardan namaz kıldığımızı saklamaya, dinen bir gereklilik yoktur. Allah, namaz kıldığımızı saklamamızın daha hayırlı olduğunu bildirmemiştir. Zaten Cuma günü kadın-erkek tüm iman edenler topluca Allah’ı anmaya çağrılmıştır. (Cuma 9.ayette ya eyyuha: ey, ellezine amenu: iman edenler, kelimeleri kullanılmış cinsiyet belirtilmemiştir.) Yani insanların içinde Allah’ı anmanın bir sakıncası yoktur, bundan kaçınmamıza da gerek yoktur. Belki bizi gözlemleyen ve henüz tam anlamıyla yüzünü dine dönmemiş kişiler de dini yaşayışın gerekliliği hakkında düşünecektir.

Allah, namazı gösterişle kılanlardan bahsetmektedir. (Bkz: Maun Suresi, 5.ayet) İbadetlerini; el çırpma gibi anlamsız, içi boş hareketlere dönüştürmüş insan örnekleri vermektedir. (Bkz: Enfal Suresi, 35.ayet) Namazın kötülüklerden alıkoyması gerektiğine dikkat çekmesine rağmen, namaz kılıp kötülük peşinde koşan nice insan vardır. (Bkz: Ankebut Suresi, 45.ayet) Onlar da namazın özünü layıkıyla kavrayamamış kimselerdir.

Lakin, gerçek bir mümin, dini kimliğini ortaya koyduğunda, onun gösteriş yaptığını düşünenler varsa bu düşünce onların kendi zannıdır. Zan da dinimizde günahtır. Kur’an’a göre namaz kıldığımızın belli olması veya namaz-ibadet yönünde öğütler vermemiz, dini duygularımızı göstermemiz günah değildir; bunları gösteriş amacıyla gösteriyorsak günahtır! Bunu da ancak ALLAH BİLEBİLİR, insanlar ancak kafalarından atıp tutmuş ve kötü zanda bulunmuş olur!

Ey iman edenler! Zandan kaçının çünkü zannın büyük bir kısmı günahtır. (Hucurat Suresi, 12.ayet)

Mümin kardeşlerimize karşı, onlar İslam hakkında tebliğde bulunduklarında, gece-gündüz Allah’tan bahsettiklerinde onlara gösteriş yapıyorsun ithamında bulunanlar ancak zanda bulunmuş olur. Çünkü, kardeşlerimizin kalplerini açıp bunu gerçekten içten mi yoksa gösteriş amaçlı mı yaptıklarını görmeleri mümkün değildir. Sadece zannederler. Bir mümine, güzel öğüt ve davranışlarını sergilediğinde, gösteriş yapıyorsun diyen; yahut başkaları gösteriş yaptığını düşünür kendini belli etme, şeklinde kendince iyilik(!) yaptığını sananlar; Kur’an ayetlerini bir zahmet eğer kendileri gerçekten Allah’tan korkuyorsa tekrar gözden geçirsin!

Bir de utanmadan, kardeşlerimize biraz da boş konulardan bahset, hep dinden bahsetme diye akıl vermeye kalkarlar. Kendilerince iyiyi öğütlediğini zannederler! Oysa, mümin kimse boş şeylerden yani dolayısıyla boş sözlerden de yüz çevirmiş kişidir!

Ve onlar, boş şeylerden (boş sözlerden) yüz çevirenlerdir. (Müminun Suresi, 3.ayet)

Namazımızda tamamen sesimizi kısmamamız gerektiğini, ama bağırarak da kılmamamız gerektiğini Allah bizlere bildirmiştir. (Bkz: İsra Suresi, 110.ayet) Allah dualarımızı gizliden etmemizi bildirirken, (Bkz: Araf suresi, 55.ayet; Araf Suresi 205.ayet) aynı zamanda dualarımızı başkalarıyla paylaşmamızı da ayetlerle serbest kılmıştır. Örneğin, İbrahim Peygamber, babasına kendisi için af dileyeceğini söylemekle örneklendirilmiş (Bkz: Meryem Suresi, 47.ayet), Yakup Peygamber de oğullarına kendileri için af dileyeceğini belirtmiştir (Bkz: Yusuf Suresi, 98.ayet). Yani, dualarını belli edenlere kısıtlama getirmeye çalışmak yanlış olacaktır. İnsanlarla birlikte ibadet etmekte de sakınca yoktur, zaten savaşta, Hacda ve Cuma günleri müminler toplu ibadet etmektedir. Dolayısıyla namazımızı başkaları görebilir. Namazda sesimizi tamamen kısmamamız gerektiği de bildirildiğinden yanımızda duran bir kişi namazımızda kurduğumuz dua cümlelerimizi duyabilir. Kur’an’da dua ayetleri vardır, ayetleri paylaşmamız da Allah’ın bizleri yönelttiği bir davranıştır.  

Dikkatimi çeken bir nokta da, önyargıların çoğu başörtüsüz kadınlara yahut modern giyimli erkeklere karşı oluyor. Oysa Kur’an’da Nur Suresi 31.ayette başörtüsü diye çevrilen kelime hımar’dır bu kelime sadece örtü demektir. Ayette göğüs açıklarına örtülerini koysunlar/vursunlar denmektedir.(vel yadribne, ve li yadribne) Salsınlar fiili de geçmez. Başörtüsüz kadınların dini paylaşımlarını gösteriş amaçlı olarak yoranlar var. (Allah bazı bölgelerimizin gizlenmesini belirtmiştir, Araf 31’e göre her süs gizlenilmesi gerekli süs sınıfında değildir)

Takva; otomatikman cüppe ve sarıkla da olmuyor, kara çarşafla peçeyle de... Zaten kara çarşaf ve peçe, mümin bir kadının kaçınması gereken kıyafetlerden. (Araf 31 ve Ahzab 59.ayete göre) Başörtüsü dini bir kural olsaydı bile, başörtüsüz birinden takvada daha üstün olduğumuzu iddia edemezdik. İnsanın en bilinmeyen günahlarını bilen Allah’tır, bizler değil. Kimse de kendisini tertemiz görmemeli. (Bkz: Necm Suresi, 32.ayet)

Takva hayatımızın geneline yayılmış bir şey. Herhangi bir yakınımız, bizi, bir konuda yalan söylemeye çağırabilir. Onu reddettiğimizde de arkamızdan “aman dinle kafayı bozmuş, ne günah olacaksa 1 tanecik yalan, kapris yapıyor işte” şeklinde dedikodumuzu yapabilir. Bunları da gösterişe yorabilirler. “Zina yapmam, helal eşimi bekliyorum” desek bunu da “aşırı namuslu ayağına yatıyor” diye yorumlayabilirler. “Allah için dekolte giymiyorum” desek bunu da eleştirirler. Yani, kötücül insanların ağzı durmayınca durmuyor. Onlar, bizim her ahlaki tavrımızı çeşitli laflarla kirli göstermeye çalışabilirler. Bize düşen sabretmek, onları memnun etmek adına Allah’ın memnuniyetinden vazgeçmemek.

Kur’an okuduğumuzu gizlememiz daha güzel bir şey olarak övülmez. İbadetler içinden zekat verme konusunda eğer ki gizlersek bir kısım günahlarımızın affedileceği söylenir. Zekat verdiğini gizlemeyen eleştirilmemiştir! Açıkça zekat verdiğini gösteren, maddi yardımda bulunduğunu söyleyen kişinin de güzel bir davranışta bulunduğu bildirilmiştir. Muhtaç insanlara yardım ettiğimizi gören bazı kişiler de şefkat duygularını hatırlayarak, yardım etme konusunda motive olabilirler. Maddi yardımlarımızı açıklamamızın böyle bir hikmeti olabilir. Gizlemenin de gizlememenin de bazı güzellikleri vardır yani. Maddi yardımlarını açıklamayı Allah güzel bir davranış olarak değerlendirmiştir, insanların en çok göz boyayabileceği böyle bir konuda bile Allah yardımları göstermeyi çirkin görmemişken, müminlerin ibadet ettiklerini gizlemeleri ve Allah’a bağlılıklarını yansıtmamaları gerektiği yönünde ısrarcı olmak kimsenin haddi değildir!

Birbirine saygı duyması gereken demokratik bir toplum inancına sahip insanların, müminlerin zararsız davranışlarını kısıtlamaya çalışmaları, kendi hayat görüşleri ile de çelişmektedir. Bu tip insanlar hem kendi hayatlarında özgür olmayı isterler sonra da müminlerin kişisel tavırlarına dil uzatırlar.

Maddi yardımlarınızı açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır, günahlarınızın bir kısmını örter. (Bakara Suresi, 271.ayet)

Kuran’a davetten bu kadar korkmaya gerek yok. Müslümanım diyoruz ama Kuran’a çağıranlara çağırma diyebiliyoruz. Bu nasıl oluyor, anlamak güç? Kuran okuyan birisinden bile, “çok sıkıldım dini paylaşım yapmandan sürekli” sözleri duyuyorum. Sıkılan varsa, paylaşımlarımızı okumasın, kimseye silah zoruyla okutmuyoruz. Birileri sıkılıyor diye “az paylaşayım” demek zorunda değiliz. Mümin gücünün yettiğince uğraşmaya çalışır, kimseyi hoş etmek için hayır işlerini eksiltmez. “Boş şeyler de yazayım bari tepki geliyor” demek zorunda değiliz çünkü müminler boş işlerden yüz çevirmiştir. 

Biz kimsenin bekçiliğini yapmıyorsak, kimsenin de bizim bekçiliğimizi yapmaya hakkı yok.

Seni onlar üzerinde bekçi yapmadık. (Enam Suresi, 107.ayet)

Herkes bilsin ki, müminlerin hayır yolundaki çabalarını ve güzel davranışlarını; türlü cümlelerle yıpratmaya çalışanlara ve dünyevi şeylere davet edenlere Allah hükmünü verecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder