4 Haziran 2014 Çarşamba

Kuran'dan Yüz Çevirmek

Halkımızın dine karşı tuhaf bir algısı var. Sanki dindar olunca; zahmet çektirici, insanı sıkan ve sürekli kısıtlayan bir yaşantının içerisine girecekmişiz gibi algılıyorlar. Bu algının oluşuna aslına bakarsanız çok da tuhaf diyemiyorum çünkü, geleneksel ve gerçeğin dışında olan uydurma batıl inançların içimize yerleşmiş olmasından kaynaklı. Uydurmalar yüzünden dindarlık sanki zahmet çekilen, dış dünyaya kapalı bir yaşantı gibi gösteriliyor...

Hayat güzel yönleri ve sıkıcı yönleriyle bir bütün. Hastalıklar, maddi sıkıntılar, işteki görevler, okul sınavları, kederler, acizlikler, yorgunluklar, sorumluluklar…


Din, sıkıntılara karşı insanı diri ve ümitli tutar. Allah, sakınmayı öğütler ama sakınmamızı öğütlediği her şey bize bu dünya hayatında da gerek birey olarak, gerek toplumsal olarak; huzur, mutluluk ve ferahlık getirir. Dini sorumluluklar, insanı dünyevi tatminliklere götürür. Günlük kılınan namazlar, sıkıntılara ve hayatın bayalığına karşı, insanı dimdik durmaya ve dayanmaya iter. Dünyevi materyaller anlam kazanır. Kocaman bir sanatın içinde, duygu ve düşünce sahibi benlikler olmamızın tesadüfi olmadığı iyice idrak edilir. İçtiğimiz suyun dahi, Allah’ın ikramı olduğunu biliriz. Sıkıntı ve lütuflara, Allah'tan geldikleri bilinciyle bakarız.

Dindar birisi, zalimin bir gün asla dönemeyeceği bir hesaba çekileceğini ve ebedi sürgüne gönderileceğini bilir. Dünya’da tattığı güzelliklerin misliyle çarpılacağı koca bir güzellikte, sıkıntı ve bıkkınlık duymadan, koşulsuz tadılabileceğini bilir. Ümitle, ahiret yaşantısını bekler. Zahmet, sıkıntı Kuran’a tabi olanın değil, esas Kuran’dan yüz çevirenin yüküdür.


Allah’ın ayetlerini göz ardı edenlerin halini, hesap gününde Rabbimiz şöyle buyuruyor:


Kim benim Kitab’ımdan (Kuran’dan) yüz çevirirse, şüphesiz onun için sıkıntıyla dolu bir hayat vardır, kıyamet günü de onu kör olarak meydana çıkarırız.

O der ki: “Rabbim, beni neden kör dirilttin, ben gören biri idim?”

Allah buyurur: “Ayetlerimiz sana geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun.”(Taha-124-126)


Kuran, insanı bahtsız kılmaz. Zahmetin içine de itmez. Kuran, bu dünyada bir insanın duyabileceği en güzel sözlerdir. Bizzat okuyanın kendisine gelmiştir. Hem de dayanabileceği tek gerçek dost tarafından. Onu en iyi bilenden gelmiştir. 

Herhalde bazılarımız; Kuran’ı araştırmanın, okumanın, anlamaya çalışmanın ömür çürütecek tarzda büyük bir emek istediğini düşünüyor. Halbuki, zaten insan çürümeye doğru giden bir canlıdır. İster Kuran’la, ister Kuran’sız… 

Biz bu Kuran’ı sana, zahmet çekesin/bedbaht olasın/zorluk ve şiddet sergileyesin diye indirmedik. Saygıyla ürperen kişiye bir hatırlatma/öğüt verme olsun diye indirdik. (Taha-2,3)

Allah’a inanmasına ve müslüman olduğunu söylemesine rağmen çevremizde Kuran’ı okumayan, manasını anlamaya çalışmayan, üzerinde düşünmeyen bir yığın insan görüyoruz… Allah, Kitab’ı öğüt almamız ve üzerinde düşünmemiz için indirdiğini söylüyor. 

Bazılarımız, Kuran’ı anlayamayacağımızı, çok üstün bir akla sahip olmamız gerektiğini iddia ederken; Allah’ın sözleriyle çelişiyorlar. Allah, kitabını bizlerin anlaması için kolaylaştırdığını söylüyor. 

Yemin olsun ki, biz, Kuran’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var !? (Kamer-32)

Bu ayeti okuduktan sonra, Kuran’ı düşünmenin bizim vazifemiz olmadığını, Kuran’ın anlamamız için zor bir kitap olduğunu mu söyleceksiniz gerçekten? Kuran’ı düşünmemiz lazım. Kuran’dan öğüt almak, ibret almak ancak Kuran’da ne yazdığını bilmekle mümkün olur. Bilinmeyen kelimelerin söylenmesi ve her harfin sevap kazandıracağını beklemek değildir, Kuran okumak. Allah Kuran'ın nasıl okunması gerektiğini söylemiş: düşünerek.

Kuran’ı bilmek, hocalardan dini emirleri öğrenmek değildir. Din hocası denilenlerin ağzından çıkanları dinlemekte değildir, Kuran’ı bilmek. 

Kuran kendisinin anlaşılmasına çağırır, hem de bizzat senin anlamana çağırır! Dini, din hocalarından öğrenmeye çağırmaz, Kur'an'dan öğrenmemize çağırır! Çağırır ki, din adamlarından bazısı bizi saptırmaya kalkarsa uyanık olalım!

Kuran’ı okumak, bir müslümanın vazifelerindendir: 

Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. (Kehf-27) 

Mümin, hayatı boyunca Kuran’la iç içe olmalıdır. Sabah göğün ilk ışık alametlerinin başlamasıyla güneş doğana kadar ki ara mümin için ibadet vaktidir. Sabah namazı kılınır. Güne Allah’ı anmakla başlanılır. Bu vakit sadece namaz için emredilen bir vakit değildir, bu vakitte Allah Kuran okumamızı da kitabında bildirmektedir. Düşünerek okumamız gerektiği konusunda da bizi uyarıyordu zaten hatırlayın...

Sabah Kuran’ını da gözet. Çünkü sabah Kuran’ı tanıklarca izlenmektedir. (İsra-78) 

Kuran, müminlerin hidayetini arttırıcı bir kitaptır. Hidayetimizin artması, kendimize gelmemiz ve silkelenmemiz için bir ışıktır. 

Bu (Kuran), Allah’ın kılavuzudur ki, onunla dileyeni hidayete erdirir. Allah’ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. (Zümer-23) 

Kuran’da öldükten sonra dirildiğimiz an kıyamet olarak adlandırılır. Hesap günü gelip çatmıştır. Kaçacak hiçbir yol yoktur. Dünyaya geri dönüşte mümkün değildir. Bu geri dönüşün olmayacağı günde, Kuran’dan yüz çeviren, onun sayfalarını anlamak ve düşünmek üzere aralamayanların hiç yükü yok mu dersiniz! Elbette var! Rabbin sana anlaman, düşünmen için bir kitap göndermiş ve sen kendin açıp ona bakmamışsın bile! 

Biz sana katımızdan da bir Zikir/Kuran vermişizdir. Kim ondan yüz çevirirse, kıyamet günü bir günah yüklenecektir. Uzun süre o yükün altındadır; kıyamet gününde bu onlar için ne kötü yüktür! (Taha-99,100,101) 

Kur'an insanın kalbine, aklına, özüne hitap eder ama buna umursayanlar, araştıranlar, temiz niyetliler, anlayarak okuyanlar şahittir. Kur'an hayatımızı güzelleştirir ama eğer ki ayetlerini hayatımıza taşır, bildirdiklerine sıkıca sarılıp uygularsak.

Selam, hayatını Kuran rehberliğiyle sürdürmeye çalışanların üzerine olsun. Selam, Kuran’la çelişen bir tavrın içine girmemeye çalışanlara olsun. Selam, Allah’ın rızasını kazandıracak takva için çalışanlara olsun.

Selam ve esenlik olsun.


5 yorum:

  1. Bu (Kuran), Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. (Zümer-23)
    bu ayette anlayamadigim su: neden Allah birini saptirsinki?! Allah saptiriyorsa, neden ozaman Tovbe etmesini istiyor? tesekkurler

    YanıtlaSil
  2. Selamlar. Çok önemli ve güzel bir soru sormuşsunuz. Kuran'da pek çok ayetten bu sorduğunuz sorunun cevabını çıkartabiliyoruz aslında. Allah öncelikle bize zulmetmediğini kendi kendimizin benliğimize zulmettiğini söyler ve bize verdiği karşılıkların cezaların kendi ellerimizle yaptıklarımızdan ötürü olduğunu da bildirir. Bir insana Allah'ın hidayet vermesi çok çok büyük bir lutuftur. Eğer bir insan kötülükte, kibirde ısrarcıysa, aklını kullanmıyorsa, inat ediyorsa, Allah buna karşılık olarak o insana hidayeti vermez. Doğru yola kendisinde hayır gördüğünü kılavuzladığını söylüyor. Yani bir insan mümin değilse, sapmışsa suçu Allah da değil kul da görmemiz gerekiyor. Çünkü Allah insana iman edebileceği tüm imkanları vermiştir. Örneğin, düşünmek için akıl, hissetmek için kalp, ahlak içinde yaşamak için vicdani duygular. Kendisine inanmamız ve O'na kulluk etmemiz için Kuran ve Kainat ayetlerini vermiştir. Tüm bu imkanlara rağmen eğer kişi kötü duygularda ısrar edip düşünmüyorsa, bunun için çaba harcıyorsa benliğini kötülüklere bulaştırıp kendine zulmediyorsa, Allah bunun da karşılığını bu dünyada imansızlık içinde bırakarak verir. Allah elbet dilediğini doğru yola kılavuzlar ama Allah'ın dilemesini ''haksızlık yapması'' olarak algılamamak lazım. Allah adalet sahibi, merhametli bu güzel sıfatlarına sahip olarak dilediğini ve her şeyi sınırsız bilgisiyle oluşturduğunu unutmamak lazım. Yazımdan yanlış bir çıkarımda yapılmasın, başımıza gelen her kötü olay ceza demek değildir eğer kişi bu olayı Allah'a daha yakın olmak için kullanırsa karşılığını da güzellikle alır neticede bu dünya cennet değil, imtihan dünyasıdır. Soru için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Neden tövbe etmemizi istediğini gelince, hepimiz irade sahibi düşünebilen canlılarız ve bilinç sahibiyiz. Bir kötülük işlememiz bizim aleyhimizedir ahiretimiz için zarardır. Vicdan sahibi, düşünebilen bir insan ise yaptığı hatanın farkına varmalıdır bu da bir çeşit erdemdir. Kişi yaptığı hatasından pişmanlık duymalı, hatasını fark edip bundan yüz çevirmelidir. Allah'ın affına sığınarak, yaptığı kötülüğü bir daha işlememeye gayret göstermeli ve sözünde durmalıdır. Bu sayede benliğini zarara uğratmaktan kurtarabilir. Dileriz ki, günahlarımızı Allah affeder. Bunu ümit ederek yaşıyoruz...

    YanıtlaSil
  4. Dini sizin gibi okuyabilen insanlar çoğaldıkça İslam, dünyaya daha hızlı yayılacaktır.Allah razı olsun.

    YanıtlaSil
  5. Kur'an-ı Kerim, sadece yüzünden okunulup sevap kazanılacak bir kitap değildir dediğimizde bizi tekfir edenlere cevap niteliğinde bir yazı olmuş. Tebrik ederim. Allah'ın izni ve yardımıyla, sizin de gayretinizle nice yazılar görmek isteriz. Selam ve dua ile..

    YanıtlaSil