20 Ocak 2014 Pazartesi

Kur’an Anlaşılmadan Okunur mu? Kimlerin Kulağı Kur’an’a Karşı Sağırlaştırılır? Kur’an’dan Sorumluyuz! (İmtihanı Beğenmemeye Kısa Cevap)

BAZILARI KURAN’A KARŞI SAĞIR VE KÖRDÜR
Allah’a küfür dolu bir insan, Kuran ayetlerine karşı sağırlaşmıştır. Kendi sağırlaşmayı seçtiğinden ötürü de Allah buna onay vermiştir, dolayısıyla bizler Allah’ın küfür dolu insanları Kuran’a karşı sağırlaştırdığını söyleriz. Çünkü inkarcı kişi, kibir, inat ve gurur peşinde ısrar etmektedir. Bu ısrarını bir kenara bırakıp, gerçeği kibirsizce anlamaya çalışanlara ise Allah yardım edecektir.
Her şey Allah’ın dilemesi ile olur bu gerçek kimilerinin hoşuna gitmeyip “ne yani bize de dilese biz de müslüman oluruz dilemiyor olmuyoruz bunda benim suçum ne” diye düşünüyorlar. Oysa Allah, mesajlarını anlamak üzerine verdiği göz aydınlığını ve bilgeliği rastgele/herkese dağıtmaz, iyi olma potansiyeli olana, iyi olana, çaba gösterene bağışlar. Kur’an’a karşı gözün açılışından sonra Allah yolunda çalışma gayreti ya da nankörlük kişiye kalmıştır.
Kuran’da helak edilen ya da küfür içerisine terk edilen insanlar hakkında, neden – sonuç cevapları vardır. Biz anlarız ki Allah zulmedici bir şekilde kimseyi öylesine dibe itmez, kimseyi de öylesine inkarın içinde bırakmaz. İnsanlara düşen hidayet sahibi olmak için, kendini düzeltmeye gayret etmektir. Tövbe ve çirkinliklerden yüz çevirme imkanı bu yüzden vardır. Heva hevesinde ısrar gösteren, kendi isteği ile yüz çevirene; Allah tabi ki doğru yolu göstermeyecektir. Çünkü, doğru yolun zıttına gitmeyi seçen de kişinin kendisidir.
Enfal suresi 23. ayette inkarcı zihniyete Allah’ın Kuran’ı işittirseydim bile yüz çevirirlerdi dediğini görüyoruz. Bu da gösteriyor ki, Allah onlara haksız yere Kuran’a karşı mühür vurmuyor. Gene bu ayetten ancak kendilerinde hayır olanların Kuran’ın mesajını gerçekten algılayabildiklerini de anlıyoruz.
Kur’an’ı gerçekten takdir edip, onu işittiğinde ona karşı kayıtsız kalmayacaklara, içinde hayır/hayırlı olma potansiyeli olana, Kur’an’ı işittirir:
Allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz çevirip, döner giderlerdi.
(Enfal Suresi, 23.ayet)
Sonunda, verdikleri misakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. (Maide Suresi, 13.ayet)
Örneğin, bu ayetten de okuduğumuz üzere, Rabbimiz bir kötülüğün karşılığı olarak dilediklerinin kalplerini kaskatı yapıyor. Yani, kalbi kaskatı kesilenler için, buna sebep olan şey gene bizzat kendi yaptıkları kötülükler.

KURAN ANLAMAMIZ İÇİN KOLAYLAŞTIRILMIŞTIR
Öyleyse bizler, Kur’an’ı anlamak için, ilk önce ona karşı, küçümseyici bakmadan, inat ve kibrimizi bir kenara bırakıp, heva ve heveslerimizde inat etmeden kendisine yaklaşalım ki, Enfal Suresi 23.ayette bahsedilen insanlar gibi olmayalım.
Kuran, kendisinden öğüt almak için tüm insanlara sesleniyor. Kuran üzerine düşünmek için hepimizi çağırıyor. Hiçbir unvan ayırt etmeden.
Yemin olsun ki, biz size ayetlerimizi bıraktık. Yok mu düşünüp öğüt alacak? (Kamer Suresi, 15.ayet)
Bakın defalarca aynı ifadeyi Kamer Suresinde okuyoruz. Elbette Rabbimiz sözlerinin tekrarını boş yere yazmadı, iyice kafamıza yerleşsin öyle ise;
Yemin olsun ki, biz, Kuran’ı , anlaşılması için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var? (Kamer Suresi- 17, 22, 32, 40. ayetler)
Kuran’ın mesajının insanlar tarafından anlaşılamayacağını, zor bir kitap olduğunu iddia edenlere, Allah ne de güzel cevap vermiş, Kuran’ı anlamanız için kolaylaştırdık, diye bildirmiş. Rabbimizin bu sözünün tersini iddia etmek, “Kuran anlamamız için zor bir kitaptır” demek, haşa, Allah’ın sözünü yalanlamaktır!
Lisedeyken din öğretmenim bana şöyle söylemişti: “Kuranı okumak farz değil, sen namaz kılmana bak.” Bu anlayış yüzünden secdeye varan ama Kuran’ı tanımayan, Kuran’ın mesajlarından bihaber yığınlar oluşturuldu. Kuran’ı okumanın şart olmadığına dair söylenen bu söz öylesine hatalı ki. Çünkü Rabbimiz, Kuran’ı okumamızı söylüyor.
Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku.
(Kehf Suresi, 27.ayet)
Kitap’tan sana vahyedileni oku!
(Ankebut Suresi, 45.ayet)
KUR’AN’DAN SORUMLUYUZ, RİVAYETLERDEN DEĞİL!
Öğrenciler, hangi sınavla karşı karşıyalar ise o sınavın kitabına çalışıyorlar çünkü o kitaptan sorumlu tutuluyorlar sınavda. Bizim de hayat sınavımızın kitabı Kuran. Bizler de Allah tarafından Kuran’dan sorumlu tutuluyoruz. Lakin ders kitaplarını sorumlulukla tarayan bizler en büyük sınavın kitabından bihaber kaçıyoruz. Üstelik anlamamız için kolaylaştırılmış, yaşaması da hayata geçirilmesi de çok keyifli olan bir kitap. Tabi, okul imtihanını beğenmeyenler olduğu gibi, okul imtihanlarıyla her ne kadar dünya imtihanımızı karşılaştırmak yersiz olsa da, Allah’ın imtihan sistemini beğenmeyenler de var. İrade vermesinden aslında hoşnut olup, sahip olduğu irade ile kibirlenip, Allah’a iman etmemek ya da karşı çıkma seçeneklerini seçerken kendini akıllı görerek kibirlenir; ama irade verdiğinden ötürü başka insanlar kötülük yaptığında, Allah neden bunlara izin veriyor der bunu söylediğinde ise aslında karşı çıktığı irade verilmesi olduğunu göremez. İrade sahibi olmak ise ancak, imtihan dünyasında yaşıyorsak mantıklı olur. Cennette ise, zaten seçimini iyi olmaktan yana kullanan insanlar (bu isteklerini kanıtladıkları için), tamamen temizlenecekler, bu yüzden kötülüğün olmadığı bir yerde yaşamaya hak kazanacaklar (çünkü zaten öyle bir yerde yaşamak istediklerini, daha dünyada iken seçmişler ve ona uygun davranmışlardır, yani gene iradenin ulaştırdığı bir cennet söz konusu). Bir de Allah kötülük yapılmasına izin veriyor olsa da, bu onun yapılan kötülüklere göz yumacağı anlamına gelmez, tam tersine İslam inancında kötüleri cezalandırma sistemi vardır. Allah, ancak kötülüğü cezalandırmasaydı, yani dünyayı yaratıp işlenen iyilik ve kötülükleri muhatap alıp değerlendirmese kötülükle suçlanabilir. Deistlerin iddia ettiği gibi bir Tanrının yani insanları yaratıp insanlara karışmayan bir Tanrının kötülükle suçlanabileceğini de anlıyoruz.
Bu dünya imtihanını beğenmeyenler, adaletsizlik yapıldığını iddia ettikleri okul sınavları için, para için, başarı için (bıksalar bile) el mahkum gece-gündüz çalışırlar.
Gerçek şu: Bu Kur’an sana ve toplumuna elbetteki bir hatırlatıcıdır. Bundan sorumlu tutulacaksınız.
(Zühruf Suresi, 44.ayet)
İnsan Allah’ın ne dediğini duymak istemez mi? İnsan Rabb’ini bizzat kendi sözünden öğrenmek yerine önce hocalardan vaaz dinlemeyi nasıl tercih eder, hem de tüm bu örnek verdiğim ayetlere rağmen? Hoca dediklerimizin gerçekten Kuran’a sadık, Kuran’a bağlı kalarak konuştuklarından gerçekten emin miyiz!? Nedir bu güven!? Allah buyurdu deyip, bin yığın yalan ve iftira dolu sözler anlatan şarlatan dolu etraf.
Dört halife döneminde rivayeten 500 civarı olduğu söylenilen ve halifelerin hadislere karşı sert tutumlarının da içlerinde anlatıldığı bu rivayetlerin ciltler halini alması da nedir? Çok ama çok sevdiğimiz Peygamberimiz’in vefatından sonra tahmini aradan geçen 250 küsur yıl içinde yaşamış yüzlerce insana, 2 rekat+ilhamla gerçek sözleri ayırdığını iddia eden Buhari denen adama mı iman edelim?-üstelik bir insanın ömrünün bu kadar sayıdaki sözün doğruluğunu ayırmaya güç yetiremeyeceği kadar rivayetten bahsediyoruz- (Buhari’nin hadisleri ayıklama yönteminin güvenilir olamayacağına dair bir yazıyı, bu yazının en aşağısında paylaştım)
Kuran’ın manasının anlatılmadığı fakültelerden mezun adamlara mı güvenelim? Önce Kuran’a tenezzül etmeden Önce NEYE tenezzül ediyoruz? Madem bu kadar rivayetlere güveniyorsunuz şu rivayete neden uymazsınız! Hem de güvenilir dediğiniz kaynaklarda mevcut:
Benden (bir şey) yazmayınız. Kim benden Kur’an’dan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin. Müslim 4 / 2298
Kuran’ın tek kaynak olduğu gene Kuran ile sabit. Lakin eğer hadisler kaynak olmada delil teşkil etseydiler, eğer bu hadis doğruysa, sadece Kur’an’a uyalım diyenler olarak biz haklıyız diyecektik, eğer bu hadis yanlışsa, hadis kaynakları güvenilir değil diyecektik (Müslim gibi güvenilir dedikleri bir kaynakta böylesi önemli bir konuda yanlış varsa, yüzde yüz güvenilemez olur!). Yani her halükarda, uymamız gereken tek kaynak, mantıken Kur’an!
Allah kitabında haramları helalleri ayrıntılı olarak açıkladığını bildiriyor. Birçok şahsın ise, Allah’ın bildirdikleri dışında eklemeler yaparak halkı şaşırttığını da bildiriyor. Allah’ın ayrıntılı olarak Kuran ayetlerinde yazdığı haramlardan haberimiz var mı? Bizler, Kuran’ı bir kenara bırakmışız; alışmışız haramları helalleri şeytan ayetlerinden taramaya (!)
Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığı şeyleri bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Onların çoğu, ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak insanları sapıklıkta bırakıyorlar.
(Enam Suresi, 119.ayet)
Kuran, Allah’ın kelamıdır, ona tam manasıyla güvenelim. İhtiyaç duyduğumuz tüm dini bilgilerin, Kuran’da eksiksiz bir biçimde verildiğini kabul edelim. Bunu Kuran’ın kendisi, bizzat Allah’ın kendisi ve Kuran ayetlerine baktığımızda Peygamberin de bizzat kendisi söylüyor: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/01/kesin-delil-olmayan-allaha-ortak-kosmak.html
Kuran’a ek dini ilaveler, başka bir kitaptan, rivayetten, sözden yapılamaz, çünkü bu dine ekleme yapmak olur! Kuran’da herhangi bir inanç yer almıyorsa, hüküm teşkil etmiyor. Kuran’da eksik bırakılmış hiçbir hüküm yok.
Kur’an’da yer almayan bir hükme İslam’dandır demek zalim ve yalancı bir zihniyete yaraşır. Çünkü, Allah’ın eksik bırakmadım dediği dine ekleme yapmaktır bu. (Bkz: Nahl Suresi 89.ayette Allah’ın her şeyi açıkladığı bildiriliyor)
Unutmayalım, Kuran büyülü harflerin sıralaması değil. Anlamını bilmeden okuyuşuyla bizde parıltılar meydana getiremez, hayatımızı bu şekilde yola sokacak bir kitap değil, zira Kur’an anlaşılmak üzere indirilmiştir, Kamer Suresinde defalarca tekrar edilen ayetlerde de görebileceğimiz gibi, düşünmeden okunması eleştirilmiştir.
Kuran; manasıyla kalplere işleyen, akla hitap eden, anlamını düşünmeye sevk eden ve kişinin kendisini bilinçli/şuurlu bir erdemle inşa etmeye çağıran bir kitap.
Sevgili Okuyucu, Kuran’ı kapı üstlerine boynuna asıp, fanila içlerine, cüzdanına iliştirerek değil; kalbine ve aklına yerleştirerek, hayatına geçirerek korunursun…
BUHARİNİN HADİSLERİ AYIKLAMA YÖNTEMİ GÜVENİLMEZDİR (Bu kısım başka bir çalışmadan alıntıdır)
Buhari’nin, eserini 600.000
hadis içinden seçtiği 7275
hadisten vücuda getirdiği
biliniyor. 16 yılda
tamamlanan bu eser….
Biraz konuyu açalım… Buhari bu
eserindeki 7275 hadisi 600,000
hadis içinden seçmiş ve kitap
haline getirmiştir. Bu eseri tam
16 yılda bitirebilmiştir.
Buhari eseri
hazırlayışından bahsederken şöyle
diyor: “eserime aldığım her
hadisi yerine koymadan önce
boy abdesti alır iki rekat
namaz kılardım.”
Ebul-heysem el-küşmeyhenî,
firabrî’den o da Buhari’den şöyle
dinlemiş: “Kitabu’s-sahihin içine,
önce yıkanıp iki rekat namaz
kılmadıkça hiç bir hadis koymadım.
el-camiu’s-sahîh’i 600.000 hadis
içinden seçip 16 senede tasnif
ettim ve bunu kendim ile Allah
arasında bir hüccet kıldım. el-
câmiu’s-sahîh kitabına sahih
olduğunu gerçekten bildikten sonra
2 rekat namaz kılıp, bir de Allah’a
istihare etmedikçe hiçbir hadis
koymadım. Bu kitabıma sırf sahih
olan hadisleri koydum, sahih
hadislerden bir kısmını da kitap
uzamasın diye bıraktım (ibn hacer,
hedyü’s-sârî, mısır 1407 s. 9).
Sonuç: Buhari kendi
itirafına göre bu 600,000
hadisi 16 yılda incelemiş.
Her bir hadis için 1 gusül 2
rekat da namaz kılmış.
(Hele bazı kaynaklarda tefekkür
ettiği de yazar ama onu geçelim)
Şimdi hesap yapalım:
16 x 354 = 5664
600,000 / 5664 = 105 (hadis)
Yani, Buhari, Arap günlerinden 1
yılın 354’üne göre hesap edersek
bir günde 105 hadis incelemiş.
105 hadis = 105 gusül
105 hadis x 2 rekat namaz =
210 rekat namaz
Yani Buhari kendi itirafına göre
günde 105 gusül alıp sadece bu
hadisler içinde 210 rekat namaz
kılarmış.
Devam edelim…
Her gusülü 7 dakikadan hesap
etsek: 105 x 7 = 735 dakika eder.
735 / 60 = 12 saat 25 dakika gusül.
Şimdi gelelim namaza:
Her iki rekatlık namaza Buharinin
huzur ve huşusunu da ön plana
alarak 6 dakika verelim.
105 x 6 = 630 dakika eder.
603 / 60 = 10 saat 5 dakika
edermiş.
Yani Buhari bir gününün 12 saat
25 dakikasını gusüle, 10 saat 5
dakikasını da namaza ayırırmış. Biz
küsuratları silelim. Geriye toplam
22 saat kalır. Yani Buhari bir
günün 22 saatini sadece gusül ve
bu hadisleri incelerken kıldığı
namaza ayırırmış. Biz 2 saati de
kendimiz silelim. Kalsın 20 saat.
Peki bu Buhari hazretleri hiç mi
uyumazdı? Hiç mi farz namaz
kılmazdı? Hiç mi hanımı ile
ilgilenmezdi? Hiç mi camiye
gitmezdi veya hiç mi halkla
ilgilenmezdi…

Soruyorum size bunun imkanı var
mı? 


Yazılarımı http://www.allahateslim.com/ adresinden de okuyabilirsiniz. 

2 yorum:

  1. Güzel bir yazı olmuş. Blogunuz hayırlı olsun Pınar kardeşim.

    YanıtlaSil
  2. Olması gereken güncel bir konuyu işlediğiniz için Allah razı olsun Kardeşim.
    Selam ve Dua ile,

    YanıtlaSil