KUR’AN’DA
FİZİKİ NAMAZ İBADETİ VARDIR
Günümüzde bazı kişiler tarafından, Kur’an’da namaz diye bir
ibadet şekli yoktur denip kıble, secde, rüku gibi fiziki hareketleri anlatan
kelimelere soyut anlamlar verilerek, bu ibadet kaldırılmaya çalışılıyor. Oysa
rüku-secde-kıyam-kıbleye yönelmek fiziki bir eylemi anlatan kelimelerdir.
Rüku kelimesine “Allah’tan başkasına eğilmemek” anlamını verip
tamamen fiziki bir hareketi ifade eden “ayakta iken eğilmek” anlamı atılıyor.
Oysa Kur’an’da, Allah bize hiçbir yerde, bir ayette bir kelimeyi 2 farklı
anlamda kullanmadığı, yahut hiçbir ayette bir kelimenin birkaç anlamı varsa
anlamlar içerisinden istediğimizi seçebileceğimizi bildirmemiştir.
Dolayısıyla, Kur’an’da eğer bir kelimenin birkaç anlamı varsa,
eğer anlamlar arasında birbirine zıt anlamlar yoksa (hem önüne dön derken hem
arkana dön demiyorsa) yahut bir anlamı seçtiğimizde apaçık başka bir ayetle
çelişmiyorsa mevcut anlamların hepsi alınmalıdır. (örneğin kadını dövmek olarak
çevrilen darabe kelimesi kaba bir şekilde uyarı yapmamak ayetleri ile
çeliştiğinden darabe kelimesinin diğer anlamları alınır). Amma rüku, secde gibi
kelimeler için böyle bir durum yoktur.
Örneğin, Arapçada yedi kelimesi hem sayısal olarak 6 dan sonra
gelen rakamı ifade eder hem de “çok sayıda” anlamına gelir. Dolayısıyla bizler,
bir ayette 7 deniz ifadesi gördüğümüzde bunu hem rakamsal anlamda 7 tane deniz
hem de çok sayıda deniz olarak düşünürüz.
Kıyam (ayakta durmak), rüku (ayakta iken dizlere doğru eğilmek),
secde (kıvrılarak alnımızı yere koyarak kapanma) kelimeleri geçmektedir ve ne
anlama geldikleri BİLİNİR VE AÇIKTIR. Örneğin, ben size “koşmak” deyince “hızlı
adımlarla sekerek yürümek” anlamını ifade ettiğimi anlıyorsunuz. İşte, kıyam,
rüku, secde kelimeleri de indiği her dönemde KOŞMAK kelimesi kadar bilinir ve
anlaşılır olmuştur. İnsanların gözünde masa deyince nasıl bir obje
canlanıyorsa, secde deyince de fiili bir hareket canlanmıştır.
ANLADIĞIMIZ DİLDE (TÜRKÇE)
NAMAZ KILMAK
Kuran’a göre namaz, ne dediğini bilmek ve anlamakla yerine
getirilir.
Sarhoşken ne söylediğinizi
bilinceye kadar, …, namaza yaklaşmayın.
(Nisa Suresi, 43.ayet)
Bu yukarıdaki ayetten 2 şeyi anlıyoruz. Örneğin, şarap içmemiz
dinimizde yasak. Ama diyelim ki şarap içme gafletine düştük ve günah işledik;
Allah bu durumda dahi bizi namaza yöneltiyor. Ayete göre eğer ki sarhoşluk
halimizde ne söylediğimizi bilir bir halde isek namazımızı kılabiliriz. Bu
ayete göre diğer anladığımız ve bu yazının konusu açısından en önemli kısım ise
ALLAH NAMAZIMIZDA NE DEDİĞİMİZİ BİLMEMİZİ İSTİYOR. Yani, bugün Arap olmayan pek
çok Müslümanın yaptığı gibi, ne söylendiğinin bilinmediği, ezbere dualar okunan
namazdan razı değil. Bunu yapanı affedebilir bu ayrı bir konu, ama BİZLERDEN
İSTEDİĞİ NE DEDİĞİMİZİN FARKINDA OLMAMIZ.
Bütün Peygamberler, gittikleri toplumda kendi ana dillerinde
ibadet etmiş ve onlara da ana dillerinde ibadet etmeyi öğretmiştir. Nitekim Son
Peygamberimizin Arapça konuşmasının ve Kur’an’ın Arapça olmasının sebebi,
muhatap olunan ilk toplumun Arap olmasından ötürü olduğu bildiriliyor.
Gönderilen tüm Peygamberler ve diğer kutsal kitaplar da gittiği toplumların
dilinde olmuştur.
Eğer biz onu başka dilde
bir kitap yapsaydık, onlar “bunun ayetleri açık (anlaşılır) olmalı değil miydi?
Araplara başka bir dil mi?” diyeceklerdi. (Fussilet Suresi, 44.ayet)
Biz her Peygamberi, onlara
dinlerini açıklasın diye, ancak kendi toplumunun lisanıyla gönderdik. (İbrahim
Suresi, 4.ayet)
Görüldüğü gibi, ayetler açık ve net. Tüm Peygamberlerin ve
gönderilen her kitabın dili ancak muhatabı olunan ilk toplumun dilinin ne
olduğu ile alakalıdır. Son Peygamberimizin Arapça konuşması ve Kur’an’ın Arapça
olmasının tek sebebi de ÖNCE ARAP BİR TOPLUMUN UYARILMASININ ALLAH TARAFINDAN
UYGUN GÖRÜLMESİ İLE ALAKALIDIR. Yoksa, İsa Peygamberimiz gibi diğer pek çok
Peygamberin dili, Tevrat’ın, İncil’in dili nasıl ki hiçbir DİNİ KUTSALLIĞA
SAHİP DEĞİLSE, ARAPÇANIN DA HİÇBİR DİNİ KUTSALİYETİ YOKTUR. Eğer, sırf
gönderilen vahyin dilinden ötürü bir dil kutsal görülecekse, Allah bu zamana
kadar her dilde vahiy indirdiğinden HER DİL KUTSAL GÖRÜLMELİDİR.
Kur’an’ın ve Peygamberin dili Arapça diye ibadetlerin özellikle
Arapça telaffuzla yapılması sevap kaynağı olmuyor. Bugün bozulmuş olmalarına
rağmen, Tevrat ve İncil de Allah tarafından indirilmiş kutsal kitaplardı.
Dilleri de farklıydı. Neden İncil ve Tevrat’ın dili kutsal sayılmıyor? Gelen
Tüm Peygamberler kendi dilleri ne ise o dilde namaz kıldılar. Neden diğer Peygamberlerin
dillerinde namaz kılıyor olmak GÜNAH OLARAK LANSE EDİLİYOR? BU DÜPEDÜZ
İFTİRADIR. Namaz, bildiğiniz üzere Muhammed Peygamberimizle insanlığa ilk defa
emredilmedi. Adem Peygamberimizden beri namaz emredildi ve tüm farklı dillere
sahip toplumlar tarafından uygulandı. Muhammed Peygamberimizden başka bir sürü
Peygamber geldi ve her ümmete farklı dillerde vahiy indi. Hepsi kendi
dillerinde namaz kıldı, kendi dillerinde vahyi okuttu öğretti, halkına kendi
dillerinde ibadet etmeyi öğretti. Neden? Çünkü kul anladığı dilde ibadet
etmeli, ibadetinde ne dediğini bilmeli, vahiyde ne dediğini ANLAMALI.
Peygamberimiz de diğer Peygamberlerimiz gibi anladığı dilde yani
anladığı dil de Arapça olduğu için Arapça namaz kıldı. Peygamberimize uymak
istiyorsak, namazı Arapça kılmakla değil, o anladığı dilde kıldığından bizim de
anladığımız dilde kılmakla mümkün olur. “Diğer Peygamberler farklı dilde kılmış
olabilir Amma O Son Peygamber, o yüzden biz ille de Son Peygamberimiz gibi
kılmalıyız” diye itiraz edeceksek, Peygamberimiz Son Peygamber olmakla hiçbir
AYRICALIKLI KONUMA ULAŞMAMIŞTIR. Zaten Müslümanlara, Peygamberler arasında
ayrım yapmak yasaklanmıştır. Müslüman bir kişi Kur’an ayetlerine göre, hiçbir
Peygamberi diğerinden farklı görmez, ayrıcalıklı görmez, hiçbir Peygamberi
diğerlerinden üstün tutamaz. Peygamberler arasında üstünlük sıralaması yapamaz.
BİR MÜSLÜMAN BÜTÜN PEYGAMBERLERİ EŞİT DERECEDE DEĞERLİ VE EŞİT DERECEDE ÖRNEK
GÖRMELİDİR. KUR’AN’IN EMRİ BUDUR.
Bir Müslüman şunu söylemeli ve uygulamalıdır:
Allah’ın Resullerinden
hiçbirini ötekinden ayırmayız. (Bakara Suresi, 285)
Allah’a ve O’nun
Resullerine iman edip onlardan birini, ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah
böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. (Nisa Suresi, 152.ayet)
Peygamberimiz de Ahkaf Suresi 9.ayette kendisinin diğer
Peygamberlerden türedi (farklılaşan, farklı bir şey ortaya çıkaran) olmadığını
söylüyor. Bu ayeti Resullerin ilki değilim şeklinde çevirseler de bu çeviri
yanlış bir çeviri. Ayette geçen Bid’an kelimesi türedi olmamak anlamına
geliyor.
Dolayısıyla hem Son Peygamberimize hem de diğer Peygamberlere
uymanın yolu anladığımız dilde ibadet etmekten geçiyor. Nisa Suresi 43.ayette,
Allah’ın namazda ne dediğimizi bilmemizi istediğini görmüştük. Benim gördüğüm
bir diğer ayrıntı da şu, ALLAH NE DEDİĞİMİZİ BİLMEMİZİ VE NE DEDİĞİMİZİ
BİLDİĞİMİZ KELİMELERİ SESLİ BİR ŞEKİLDE İFADE ETMEMİZİ İSTİYOR. Yani,
Arapçasını söyleyeyim içimden Türkçesini geçireyim değil de, ÖNCELİKLİ OLARAK
ANLADIĞIMIZ DİL HANGİSİ İSE ONU SESLİ SÖYLEMEMİZİ İSTİYOR. Ana dilimiz Arapça
değilse, biz içimizden ancak tercümanların yaptığı gibi çeviri yaparak
namazımızı kılmış oluyoruz. Ama Allah, namazımız için kullandığımız kelimeleri
dışarı vurmamızı (İsra Suresi 110.ayette) ve ne dediğimizi bilmemizi istiyor. O
halde biz ne dediğimizi bildiğimiz kelimelerle ve bu kelimeleri dışarı vurarak
namazımızı kılmalıyız.
Yani, özetle Türkçe namaz kılmak, yapılabilir ve bize daha güzel
gelen olduğundan değil; emirlere en uygun olan olduğundan yerine
getirilmelidir.
Örneğin, bazı insanlar yurt dışında yaşar yabancı dili ana dili
gibi kullanır. ya da yabancı bir dili – aynı ana dili gibi- söylendiği anda
kavrayacak düzeye gelirler. Eğer bizim de Arapçamız bu düzeydeyse elbette
Arapça da kılabiliriz. İngilizcemiz bu düzeydeyse İngilizce de kılabiliriz.
Cennette konuşulacak dil hakkında kesin bir delil verilmemiştir
ama eğer ki cennette herkes Arapça konuşacaksa da, bu, bizim dünyadaki
ibadetlerimizi Arapça yapmak için bir neden değil. Orada Arapça konuşmak farklı
bir konu, dünyada bildiğimiz dilde ibadet etmemiz gerektiği ayrı bir konudur.
UZUN RÜKU VE UZUN SECDEDE
KALMANIN FAZİLETLERİ, NAMAZIN REKATLARI KONUSU
Günümüzde Müslümanlar, genellikle Kıyam’da dualarını okur, Rüku
ve Secdede birkaç saniye kalır ve sonra hemen tekrar Kıyam’a geçerek dualarını
okumaya devam eder. Oysa, Kur’an’a göre kıyam-rüku-secde hareketleri namaz için
bir bütündür, dualar daha çok Kıyam’da yapılır, Secde ve Rüku da tespih
cümleleriyle bir iki saniyede geçirilir gibi bir kavram yoktur. Tam tersine
Kur’an’da namazlarda uzunca rükuda ve uzunca secde de kalmak faziletli bir
davranış olarak ifade edilmiştir.
Günümüzde Müslümanların secdeden sonra yaptıkları ve namaza
dahil ettikleri oturup dua etme, Kur’an’a göre namaza dahil değildir. Lakin,
Kur’an’da namazdan sonra ayakta, yan yatarak veya oturarak Allah’ı anmamız
emredilmiştir (Nisa Suresi 103.ayet). Muhtemelen Peygamberin namazdan sonra
oturarak dua ettiğini görenler bunu namazın içinde olan bir hareket olarak
algılamıştır.
Gene Kur’an’a göre namazlarımızın rekat sayısının şartı
verilmemiştir. Nasıl ki vereceğimiz zekatın miktarı sayısal olarak
belirtilmemiş ve herkesin gönülden bağışladığı kadarının zekat yerine geçeceği
bildirilmişse; namazın süresi ve rekat sayısı da kişinin kendi gönülden yaptığına
bağlıdır. Peygamberimiz kendisi için namazlarında değişik rekat sayıları
uygulamış olabilir, bunu da şart sanmış olabilirler, fakat nasıl ki Peygamberin
verdiği zekat miktarı kadar zekat vermemiz şart değilse; onun kıldığı süre
kadar da kılmamız şart değildir. Namazın rekat sayıları, muhtemelen Peygamber
öldükten sonra Müslümanları bir düzene tabii tutmak amaçlı imamlar tarafından
oluşturulmuştur.
Kur’an’da iftar vakti Akşam namazının (Leyl vaktinin) girmesi
yani güneşin batması ile başlar. Akşam namazı vakti havada hiçbir ışık
huzmesinin kalmadığı ana dek sürer. Allah bu vakitte yemek yeme ve içmeyi
serbest kılmıştır. Buradan da anlıyoruz ki, mümin, namaz için belirtilen
sürenin tamamını ibadetle geçirmek zorunda değil. İbadet süresi içinde hem
namazını kılabilir hem de yemek yeme gibi dilediği farklı işleri yapabilir.
Rüku ve Secdeyi de aynı Kıyamın öneminde düşünmeli, bu hallerde
de Allah’ı uzunca anmalıyız. Rüku ve Secdede birkaç saniye değil de aynı
Kıyamda kaldığımız gibi dakikalar ayırırsak Allah’ın gösterdiğini uygulamış
oluruz.
Allah namazımızı savaş ortamında kısaltabileceğimizi
bildirmiştir (Nisa suresi 101.ayet), buradan yola çıkarak namaz kısaltılabilir
olduğundan bazılarınca 2 rekat olduğu düşünülmüştür. Mümin, 1 rekatı 10 dakika
olarak da geçirebilir 5 dakika olarak da. Dolayısıyla burada kısaltılan rekat
değil, süredir. O yüzden namaz en az 1 rekat olmalıdır.
Ben geçen senelerde genellikle 2 rekat kılıyordum, bu sene ise
namazlarımı genellikle 3 rekat kılıyorum. Namazlarımı eğer ki hasta değilsem en
az 10 dk genellikle 10-15 dk arası bir sürede kılıyorum. Örneğin Kıyamda 3 dk
kalmışsam Rükuda da 3 dk kalıyorum. Yani Rüku ve Secdeyi Kıyamdan daha kısa
olacak şekilde geçiştirmiyorum, hepsini dengeliyorum. Hatta genelde en uzun
süre olarak Secdede kalıyorum.
Allah, uzun Secde ve Rükuya dikkat çekmiş, tüm namaz vaktinin
ibadetle geçirilmemesini serbest kılmış, bunun dışında savaşta namazı
kısaltabileceğimizi söylemiş. Tüm bunlar bana gösteriyor ki namaz toplamda 2-3
dakikalık bir ibadet olmamalı. Belli bir süresi yok, 3 dakikalık namaz kabul
olmaz demiyorum ama Kur’an’a baktığımda namazın mümin için doyurucu bir süresi
olmalı. Kafada uzun bir kalıp olarak algılanan özel bir vakti ifade etmeli.
Benim için bu vakit en az 10 dakika olarak uygun geliyor.
Kur’an’da namaz kılmasına rağmen lanetlenmiş insanlardan,
kötülük yapan insanlardan bahsedilir. Eğer ki namazlarımız bizi daha takvalı
yapmakta motive etmiyorsa, kıldığımız namazda bir sorun var demektir.
Namazımızda kendimize hatırlattığımız şeyleri yeterince içselleştiremiyoruz
demektir.
Kur’an’a göre namaz kötülüklerden alıkoyan bir ibadettir. Bizi
iyiliğe sevk eder. Ahireti hatırlatır. Yaratıcımızla buluştuğumuz ve belli
vakitlere mahsus olan çok özel bir ibadet şeklidir. Namaz ile günde sadece 30
dakika anacağız diye bir şart yok. Allah pek çok an ve durumda kendisini
anmamızı bize farz kılmıştır (bu konu ile ilgili yazıları aşağıda paylaşacağım
inşallah) Kendisini sürekli ve çok anmamıza da dikkat çekmiştir. Sadece namazda
değil, günlük hayatımızda çok kere Allah’ı hatırlamalıyız. Namaz aynı zamanda,
bizi Allah’ı daha da çok anmaya sevk etmeli.
NAMAZDA HANGİ DUALARI
OKUYABİLİRİZ?
Namaz, Allah’ı övdüğümüz, O’na sığındığımız, dertlerimizi
açtığımız, dualarda bulunduğumuz, Yaratıcımıza yöneldiğimiz, kişisel olarak
bütün dert ve isteklerimizi belirttiğimiz, takvalı olmak için motive olduğumuz,
kötülüklerden yüz çevirip iyilikler yapmak için kendimize hatırlatmalar
yaptığımız çok özel bir ibadettir. Yaratıcımızla baş başa olduğumuz bir andır.
Bu çok kişisel, kişiye has bir ibadettir. Bu yüzden, Allah,
namazımızda edeceğimiz dualarda da bizi serbest bırakmıştır. İlle de şu duayı
edin, ille de beni övecek başka kelimeler kullanmayın, kendi kişisel
dertlerinizi ve isteklerinizi bana dilediğiniz gibi açmayın DEMEMİŞTİR! Allah
örneğin, namazda ESMAÜL HÜSNA okunmaz gibi bir şey belirtmemiştir. Aklımıza
gelen, kullanmak istediğimiz her duayı kullanabiliriz. Kendimiz özel olarak
kendi oluşturduğumuz dualar ve Allah’ı öven cümleler ile de namazımızı
kılabiliriz. Çünkü, namazın anlamı tam da bu! Kişisel olarak beslendiğimiz ve
dualarımızda özgür olduğumuz bir ibadet!
Şahsen ben, yıllardır kendi oluşturduğum Allah’ı övdüğüm dualar
ve kendi oluşturduğum beni dünyada iyi bir insan kılacak ve Ahirette güzel bir
yere ulaştıracak isteklerimi, dünyalık-ahiretlik isteklerimi, kendi özel o anki
zamana has isteklerimi belirten dualar ediyorum. Kuran’da geçen duaları da
kullanıyorum. Namazdan sonra Allah’ın anılması emredildiğinden, namazdan sonra
da Esmaül Hüsna dediğimiz Allah’ın isimlerini anlamları ile okuyorum ve bu
isimlere has kısa dualar ediyorum ya da gene Kur’an’da geçen Allah’ı öven
ayetleri okuyorum.
Türkçe namaz kılmak istiyorum ama nasıl dualar edeceğimi
bilmiyorum; diyenler çok. Bu yüzden size bazı tavsiyelerde bulunabilirim.
Namazınız için tavsiye ettiğim duaları anlamları ile ezberleyebilirsiniz. Namaz
kılarken de bu duaları ezbere değil anlayarak söylediğinizin farkında olun
inşallah.
Türkçe namaz kılmak çevrenizde kimse böyle kılmıyor diye
tuhafınıza gidebilir. İnsan psikolojisini az çok biliyoruz, bu durum sizi
üzebilir ve Türkçe kılmaktan çekinebilirsiniz. Bu yüzden içiniz rahat olsun,
Türkçe kılacak olan bir tek siz değilsiniz. Ben ve pek çok tanıdığım arkadaşım
Türkçe kılıyoruz. Bizim gibi Türkçe kılan pek çok insan olduğunu da internetten
vs görüyoruz. Zaten insanoğlu var olduğundan beri pek çok farklı dilde namazlar
kılınmış. Muhtemelen eski Türkçe dilinde de namaz kılanlar oldu. İnanın, bu
şekilde namazlarınızın sizi nasıl daha iyi bir bilince ve huzura ulaştırdığını
göreceksiniz. Bu sayede, namazı bırakmak bile söz konusu olmuyor, çünkü namazın
bir ihtiyaç olduğunu çok daha iyi idrak etmiş olacaksınız Allah’ın izniyle.
NAMAZDA EDEBİLECEĞİNİZ
BAZI DUA TAVSİYELERİ
Allah’ın sıfatlarını ve
anlamlarını okuyabilirsiniz. Bununla birlikte Allah’ın isminin size
hatırlattığı kendi kişisel dualarınızı ekleyebilirsiniz.Misal
Allah’ın Latif ismini söyleyerek Lütfunun bol olduğunu belirttiğinizde dünyada
ve ahirette size nimet vermesini dileyebilirsiniz. Allah’ın sıfatlarının olduğu
listelere her yerden ulaşabilirsiniz. Bazı Kur’an meallerinde var. Bu isimler,
Allah’ın Kur’an ayetlerinde özelliklerini bildirmek için belirttiği isimler.
Nas, Felak gibi kötülüklerden koruyan dualar edebilirsiniz.
Fatiha gibi Kur’an’da geçen duaları Ayetel Kürsi gibi Allah’ı öven ayetleri
okuyabilirsiniz. Kur’an’da geçen duaları kendiniz internetten
araştırabilirsiniz. İçinde Kur’an’da geçen duaların olduğu küçük el kitapçığı
tarzında yayınlara, kitapçılardan ulaşabilirsiniz.
Size, namazlarınızda kullanabileceğiniz Kur’an’da geçen bazı dua
ayetlerinin numaralarını yazdım:
Müminun 97-98, Neml 19, Ali İmran 8, Ali İmran 53, Kasas 16, Ali
İmran 194, Ali İmran 192, Yunus 85-86, Araf-89, Bakara 120, Müminun 109,
İbrahim 40, Haşr 10, Mümin 8-9, Furkan 65, İsra 80, Meryem 4, Tahrim 8, Ali
İmran 38, Ali İmran 191, Mümin 7, Tevbe 129, Nisa 75, Enbiya 83, Yusuf 86,
Kasas 24, Ali İmran 173, Bakara 286, Meryem 5-6, Ali İmran 26, Bakara 129, Ali
İmran 35, Tevbe 59, Kasas 22, Müminun 29, Araf 43, Yusuf 67, Kehf 24, Kalem
51-52, Felak Suresi, Nas Suresi, Tegabün 1, İsra 108, Mümin 3, Rad 30, Fatiha
Suresi, Ankebut 30, Enbiya 89.
İnşallah namazımızı anlayarak ve Allah’ın emrettiği gibi
huşu/saygı içerisinde kılalım.
Namazımızı şekilcilikten çıkartarak, içini Kur’an’ın gösterdiği
ışıkla dolduralım ve dolu dolu bir namaz kılalım ki namazımız bizi
kötülüklerden alıkoyup iyiliğe yöneltsin.
Unutmayalım, namaz kılmasına rağmen cehennemlik olan bir sürü
kişi var. Çünkü onlar namazı da iyiliğe yöneltecek şekilde yerine
getirmiyorlar. Namazımız bize Ahireti, Hesap gününü, İyi insan olmayı,
Allah’tan çekinmeyi hatırlatsın inşallah.
Allah Kur’an’da namazın kurtuluş için önemine yeterince dikkat
çekiyor ama “Namaz kılmayıp iyilik edersen kurtulursun, namaz o kadar önemli
değil zaten çok az yerde namazdan bahsediliyor” gibi cümleler duyabiliriz bu
tarz kötü niyetli sözler bizi rahatlığa sürüklemesin. Namazdan 1-2 yerde
bahsedilmiyor lakin, zaten Kur’an’da bir uyarının 1-2 defa geçmesi onu daha az
önemli yapmaz. Allah da 1-2 defa geçen uyarım daha az önemli tarzında bir şey
demiyor zaten. Kur’an’a göre Allah uyarı da bulunur ve Allah bir şeyi
emrettiyse konu kapanmıştır. Kur’an’da çok büyük olarak adlandırılan günahlara
da az değinilip geçildiği görülebilir. Çünkü uyarı uyarıdır. Müslümanlar
uyarıyı yerine layıkıyla getirmekle mükelleftir.
Konu ile alakalı olan şu yazıları da okuyabilirsiniz:
Bu emirlerin Kuran'da geçtiğini kaç kişi biliyor?
Namaz Harici Tespih edin kelimesi ile ifade edilen Allah'ı anma ve Övme vakitleri (Tespih İbadeti)
Peygamberler arasında Üstünlük Farkı var mı? En Üstün Peygamber Son Peygamber mi? Peygamberimiz Allah'ın Habibi mi?
Selam,
YanıtlaSilKuranda toplu namaz kılınması emrediliyor cuma namazı ve s
toplu namaz kılacaksak ortak dil kullanmamız gerekli değil mi? mesela ben dilini bilmediğim bir ülkeye gidince cumayı cemaetle kılmamalımıyım? her kes kendi dilinde namaz kıldığında hangi ülkeye gideceksem o ülkenin dilini bilmek zorundayım mı bir müslüman olarak? bunları göz önüne alırsak islamın bir topluma,kavme değilde tüm insnalığa gönderildiğini bazı namazların toplu kılınmasının farz olduğunu işin iine katarsak benim çıkardığım anlam namazın ortak dilde kılınması gerektiğidir. ve en mantıklısı kuranın indiği orjinal dilidir. zaten namazda okunulabilecek çok fazla sure yok. arapçasını ve türkçe anlamını öğrenmek çok zor değil bence. bu konuda sizin de görüşünüzü almak isterim.
teşekkürler.
Sevgili hocam sizi çok yakından takip ediyorum güzel paylaşımlar yapıyorsunuz teşekkürler...
YanıtlaSilKuran'da toplanıp Allah'ı anmaktan (cuma suresi 9.ayette cuma gününde) bahsediliyor. Savaşta da başkaları ile topluca namaz kılmaktan da. Lakin bu anlatılardan ve bu emirlerden, günümüzde olduğu gibi, imamın okuyup hep birlikte ortak bir dilde aynı dualarda namaz kılmamızdan bahsedilmiyor. Hep birlikte bir araya toplanıp, herkesin aynı anda namaz kılması olarak düşünmekten öteye bir sonuç çıkmıyor fakat dileyenler ortak bir dille aynı namazı kılabilir. O yüzden, herkes cemaat namazlarında aynı dilde namaz kılsın vs de diyemeyiz. Örneğin ben cuma namazına gittiğimde herkes arapça kılarken onlarla birlikte secde rüku yapsam da türkçe namaz kılıyorum.
YanıtlaSilyani topluca namaz kılmayı da bir araya gelip aynı ortamda aynı anda ibadet etmek olarak anlamalıyız.
YanıtlaSilLakin dileyen müminler ortak dilde, ortak dualarla, aynı namazı kılabilir.
Namazda imama(sözlük anlamıyla değil, Türkiye'de anlaşıldığı gibi) uymak diye bir şey var mı? Kuran'ın hepsini okumadım ama okuduklarım arasından da böyle bir şeyle karşılaşmadım. Bugün cuma namazında bir kadın geldi ilk rekatta sure okunmaz sadece subhaneke okunur falan dedi. İmam okur sureyi falan dedi. Tabi Kuran'ın hepsini okumadığım için (imama uymak konusunda) cevap da veremedim. Tamam, diyerek geçiştirdim. Sizin fikriniz nedir?
YanıtlaSilBen Nisa 101'den dolayı en az iki rekat (savaş dışında) olduğu kanaatindeyim.
Bir de Kuran'dan okumamız gerektiği için ben kendi dualarımı namaza dahil etmiyorum. Bana daha doğruymuş gibi geliyor.
İmama uyulur gibi bir şart Kuran'da yok ama toplu kılınan namaza, peygamberin namaz kılarken onlara öncülük ettiği gibi bir ayet vardı. Peygamberin belki namaz için Türkiyede anladığımız anlamda imamlık ettiği düşünülebilir ama yine de imama uyulması gerekir gibi bir şart yok.
SilNamazda sadece Kuran okuyabiliriz gibi bir ayet yok. Dua da edebilirsiniz ve dua kişinin kendi duası olabilir. "Asla olmaz namazda kendi duanızı etmeniz" gibi bir yaklaşımı destekleyecek bir ayet yok. Önemli olan namazı samimi kılmamız. Duanın önemi pek çok yerde geçiyor. Önemli olan içten olması. Kuranda pek çok yerde Peygamberlerin kendi oluşturdukları dualar, çok güzel olduğu için Kuran'da yer verilmiş ve ayet olmuş mesela.
Kuran'da namazın rekat sayısından bahsedilmez. Namazı kısaltmak gerektiğnde en az 2 rekat kılınır gibi bir anlam çıkaramayız. Çünkü bir kişi 2 rekatı 5 dakika kılabilir bir başkası 1 rekatı 5 dakika kılabilir. Burada namazdan kısaltmaktan kasıt rekatı kısaltmak değil ayrılan süreyi kısaltmak. Kuran'da bildiğiniz gibi namazda şunları şunları okuyacaksınız gibi bir liste verilmemiş. Rekat sayısından da bahsedilmemiş. Selamlar.