17 Ağustos 2015 Pazartesi

Allah Rızası İçin İyilik Yapmak Samimiyetsizce Mi?







Ateistlerin (Allah’ın varlığına inanmayanların) Müslümanlar hakkında sıkça söyledikleri sözlerden biri de, Müslümanların Allah’ın rızasını dolayısıyla da cenneti kazanmak için iyilik yaptıkları, bunun da samimiyetsiz bir iyilik olduğu iddiasıdır. Bu iddiaya göre, Müslümanlar cennette keyif sürmek için yoksulu doyurmakta, dolayısıyla bu dünyadaki her iyilikleri bir çıkara dayandığından gerçekte kötüdür.
  
Bu iddialarını masaya yatıralım bakalım.
 
Öncelikle Allah’a inanmayan bir kişi eğer bir iyilikte bulunuyorsa bunun sebepleri neler olabilir, bunu düşünelim.
 
1)      Tamamen içlerinden geldiği için
 
2)      İyilik yaptıklarında bir tatminlik-huzur, erdemli iyi bir insan olduklarını hissettirdiği için, işe yaramışlık hissettikleri için. Vb sebepler
 
3)      Bir sebep teşkil etmeden, tamamen öylesine, hiçbir isteklerini doyurmadan, manasız bir biçimde, öylesine anlık yaptıkları bir eylem de olabilir. Yani, iyilik yapsalar da yapmasalar da farketmez bir piskoloji ile. İyilik yapmadan önceki halleri ile, sonrası arasında her hangi duygusal bir doyum-fark teşkil etmeden. Manasız, anlık bir davranış sebebi ile.

  4)  Gösteriş amacıyla
Evet, bir insan Allah’ı reddediyorsa, iyilik yapma sebepleri ancak bu yukarıda saydığımız maddeler olabilir. İlk iki maddeye baktığımızda aslında, içten gelen bir duyguyu bastırma, iyilik yaparak iyi hissetmek huzur bulmak gibi amaçlarda – onların Müslümanları itham ettiği gibi- çıkar duygusu ile adlandırılamaz mı? Eğer sen içinden gelen bir duyguyu bastırmak ya da mutlu olmak için birine iyilik yapıyorsan pekala kendi iç dünyanı kıstas alıyor, yani gene kendi benliğinin çıkarlarını gözetiyorsun demektir! (Onların iddialarına cevaben)
 
3. maddeye gelirsek; yok benim için farketmiyor, öylesine yaptığım bir eylem, iyilik yapmadan öncesi ile sonrası arasında bir duygu bastırma, tatmin olma vs gibi duygularım yok diyorsa; e zaten bu eylemin onlar için hiçbir manası dolayısıyla bir değeri yok demektir. Değer teşkil etmeyen bir davranış için de Müslümanlara ‘’erdemli-erdemsiz insan’’ sıfatı biçmek yersizdir.
 
Sorumluluk hissettikleri için de iyilik yaptıklarını söyleyebilirler. Bu da vicdani bir sebeptir. Vicdanı doyurmak-bastırmak için yapılır. Hiçbir doyurma güdüsü hissetmeden, vergi öder gibi bir sorumlulukla iyilikte bulunuyorum derlerse de, bu da gene 3.maddede söylemeye çalıştığım gibi iyiliği değersiz bir davranışa indirgemektir.
 
Tabi bu maddelere başka maddeler eklenebilir. Benim aklıma gelen en temel sebepler bunlar.
4. maddede yazdığım gibi Kuran’a baktığımızda başkalarına gösteriş olsun diye iyilik yapan insanlardan da bahsedilir. Burada da art niyetle, kibirle yapılan iyilik söz konusu olduğundan; yapılan eylem birilerine yarar sağlasa da kişi aslında erdemsizdir. Zaten Mümin bir kimse de Kuran’a göre, yaptıkları iyilikleri başkalarına gösteriş olsun diye yapmaz. Hatta gizliden bile yapar ya da başkalarını da teşvik eder.
 
Şimdi bir de, mümin bir piskoloji ile, yani Allah rızası için iyilik yapmak, yahut cenneti kazanmak için birilerine iyilikte bulunmak, çıkarı gözettiği için samimiyetsizce mi, bunu masaya yatıralım.
 
Aslında Allah yoksa daha önce ahlak hakkında yazdığım yazılarda anlatmaya çalıştığım gibi ‘’iyiliği’’ ve ya ‘’kötülüğü’’ temellendirecek hiçbir geçerli gerekçeye sahip değilizdir. (Yazının altına bu linkleri tekrar atarım) Allah yoksa, zaten objektif bir açıdan bir fiilin iyi ve ya kötü olduğunu belirleyemeyiz. Çünkü insanlar olarak farklı farklı şahıslarız ve her kafadan aynı fiil hakkında başka ses çıkar. Dolayısıyla insandan ayrı bir mercii gerekir. Bu, yasalar ve ya devlet kanunları vs hiç olamaz, çünkü yasaları da oluşturan insanlardır ve farklı insanlar farklı yasalar oluşturabilir. Dahası, Allah yoksa, her şey maddiyata indirgeneceğinden (sevgi, aşk vs gibi manevi duygular havada uçuşan belirsiz hissiyatlar olarak kalacaklardır) iyilik yapmanın pek bir manası yoktur. Tek manası başta anlatmaya çalıştığım gibi, gene duygusal doyumlar adına yapılması olacaktır. Bu davranışlarsa, gerçek bir iyilik-kötülük olup olmadığı tartışılagelen şeyler olarak devam eder.
 
 
Kuran’a baktığımızdaysa bir mümin için, Allah’ın rızasını kazanmak, cenneti kazanmaktan daha önce gelir. Mümin bir kimse, önce cenneti kazanayım, ahiret yaşamında mutlu bir hayata kapağı atayım gibi bir arzuya değil, beni Yaratan ALLAH’ın hoşnutluğunu sevgisini kazanayım, şükürlerimi ona olan övgülerimi sunayım duygusu taşır. Dolayısıyla, bu dünyada önce Allah’ın rızasını kazanmak için yaşar, cennet ise bu duygudan çok çok sonra gelir. Cennetin varlığı müminler için motivasyon kaynağıdır. Allah’ın insanlara duyduğu merhametin bir göstergesidir. Mesela, Allah iyileri yok edeceğini, kötülerinse sonsuz bir azaba çarpıtılacağını söyleyebilirdi. Bu durumda insan, yok oluş fikrini de kaldıramazdı, belki azaba uğratılmamak için çabalardı, ama var olması onun için yavanlaşacaktı. İşte, tüm Kainatı Yaratan Allah, insanın tüm ihtiyaçlarını bilip-tasarladığından cenneti var etmiş, insanı da cennet yaşamını arzu edecek bir varlık olarak yaratmıştır. Cenneti istemenin de kötü hiçbir yanı yoktur. Ayrıca neden kötü olsun? Bu dünyada herkes kendisi için iyi bir yaşam istiyor. Ya da kötü olduğuna dair fikri nasıl temellendirebiliriz ki? Örneğin ensest kimine göre olağan normal bir durumken, kimine göre iğrenç bir fiildir. Ahlak hakkında Allah bir belirleme yapmadan, gene işte o çıkmaz döngüye gireriz… İnsan nasıl ki bu dünyada var olmaktan bazen şiddetle mutluluk duyuyor (Allah’a inanmayanlar dahil) neden sonsuza dek güzel bir yaşama dair istek/mutluluk duyması kötü olsun ki? Bu durumda bütün insanları hep aşırı mutsuz, hiç gülmezken, var olduğu için aşırı mutsuzken, dünyanın güzel nimetlerinden keyif alamazken görmemiz ve bunlar için de onları takdir etmemiz lazım. (Aslında gerçekte de insan Allah’a kulluk etmediği müddetçe hayattan gerçek tatmini/keyfi alamaz)
 
Mümin, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için iyilik yapar. Doyurduğu yoksullardan her hangi bir maddi-manevi çıkar beklemez. Karşılığını yalnızca Allah’dan ümit eder. Allah’tan da önce onun rızasını ümit eder; önce dünyevi nimetler ya da önce cennet yaşantısını talep etmez. İnsanın Yaratıcısına duyduğu minnetten ve onun gözünde erdemli bir insan olmak için iyilik yapması neden kötü olsun ki? Böylesi duygularla iyilik yaparak şevklenmek, bir görevi yaptığı için tatmin duymak, neden kötü olsun? (Allah yoksa zaten hiçbir fiil için iyi kötü sonucuna varamayız ensest hakkında verdiğim örnekte olduğu gibi. Ateistin kötü dediğine ben iyi diyebilirim pekala.) İçten gelen vicdani bir yükü hafifletmek, insan olmanın en temel duygularından, en masum insancıl duygularından biri değil midir? Ateist biri bu temelsiz vicdanla iyilik yaptığını iddia edebilir, Mümin biri de Yaratıcısına duyduğu minnet hissinden ötürü bu vicdanın oluştuğunu ve geliştiğini pekala söyleyebilir. Zaten bir insanın erdemliliği de ancak kendinden çok daha Yüce bir varlığa duyduğu minnet duyguları ile gelişip büyüyebilir. Aksi halde yaptığı iyilikler, dolmuşta bir yaşlıya vicdanen rahatsızlık duyduğu için yer vermek, kendini daha güçlü olduğu için baskı altında duymak vs gibi nedenler içinde sıkışıp kalacaktır. Yaptıkları iyilikler de küçük oranda olacaktır. İnsan Allah’a inanmadan tüm dünyayı koca bir servetle doyurmaya kalksa da içindeki o varoluş sıkıntısını aşamayacak ve gene derin bir tatminsizliğe doyumsuzluğa depresyona sürüklenecektir. Allah’a inanmadan yaşanılan hayat, insana ancak bulantı hissi verir.
 
 
 
7. Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.
8. Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
9. “Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;
10. Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız.” derler. (İnsan Suresi)
 
 
Gösterişle iyilik yapanlar hakkında Allah şu ayetleri bildirmiş:
 
Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe inanmazlar da halka gösteriş olsun diye mallarını dağıtırlar. Arkadaşı şeytan olan için ne kötü arkadaştır o.
 
Ne olurdu onlara, Allah’a ve ahiret gününe inanıp da Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan öyle dağıtsalardı! Allah onları bilmekteydi. (Nisa suresi, 38-39)
 
İnananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde halka gösteriş için yardımda bulunan kişi gibi yardımlarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle boşa çıkarmayın. Bu tip davranışın örneği, üzerinde toz toprak biriken bir kayaya benzer ki şiddetli bir sağanak onu çıplak bırakır. Yaptıklarından hiç bir şey kazanamazlar. Allah, inkarcı toplumu doğruya iletmez. (Bakara suresi, 264)

Cennetin insanlar için çok güzel bir motivasyon kaynağı, Allah’ın merhameti olduğunu anlatan şu yazıyı da okuyun derim : http://allahvar.blogspot.com.tr/2012/04/allah-cennet-vaat-etmeseydi-biterdik.html?m=1

Yazıda bahsettiğim ahlak hakkındaki yazılarım ( yani Allah olmadan hiçbir şeyi iyi-kötü olarak belirleyemeyeceğimiz hakkındaki yazılarım) şunlar:





4 yorum:

  1. Merhaba, biliyorum konu ile alakasız fakat uzun zamandır aklıma takılan bir soru var.Belirtmeliyim Iki senedir Müslümanım fakat bu aksinin mantıksız oluşundan kaynaklanıyor. Bu sorumu her kesimden müslümana sordum, Şeyhçisi, muvahhidi, hadisleri reddedeni, akıl mantık süzgecinden geçireni vs. Fakat bırakın yanıtı, tek bir yorum bile alamadım. Sorunun cevabı benim için inanç bakımından birşey değiştirmeyecek, fakat beynimde sorularımın cevabı olmadığı zaman, ilerleyemiyorum. Sürekli aynı yere dönüyorum.
    Sorum şu, çoğu yerde dikkatimi çekti, Allah müminlere sesleniyor ve daha sonra kadınlar hakkında hüküm veriyor, atıyorum şu şekilde, "Ey müminler, yetim hakkı yemeyin ve kadınlarınızla iyi geçinin." Hemen Kuran'dan örnek veriyorum;

    Muhammed Esed mealinden, Maide 6:
    " Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız."
    Iman edenler ve kadınlar ile birlikte olmak..
    Mümin kavramı eril değil ki. Ve Islamda eşcinsel ilişkiyi yasaklar. Bilmiyorum.
    Selam ile, ayrıca blog için de ayriyetten teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, biliyorum konu ile alakasız fakat uzun zamandır aklıma takılan bir soru var.Belirtmeliyim Iki senedir Müslümanım fakat bu aksinin mantıksız oluşundan kaynaklanıyor. Bu sorumu her kesimden müslümana sordum, Şeyhçisi, muvahhidi, hadisleri reddedeni, akıl mantık süzgecinden geçireni vs. Fakat bırakın yanıtı, tek bir yorum bile alamadım. Sorunun cevabı benim için inanç bakımından birşey değiştirmeyecek, fakat beynimde sorularımın cevabı olmadığı zaman, ilerleyemiyorum. Sürekli aynı yere dönüyorum.
    Sorum şu, çoğu yerde dikkatimi çekti, Allah müminlere sesleniyor ve daha sonra kadınlar hakkında hüküm veriyor, atıyorum şu şekilde, "Ey müminler, yetim hakkı yemeyin ve kadınlarınızla iyi geçinin." Hemen Kuran'dan örnek veriyorum;

    Muhammed Esed mealinden, Maide 6:
    " Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız."
    Iman edenler ve kadınlar ile birlikte olmak..
    Mümin kavramı eril değil ki. Ve Islamda eşcinsel ilişkiyi yasaklar. Bilmiyorum.
    Selam ile, ayrıca blog için de ayriyetten teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. Selamlar. Bu sorunuza Allahvar.blogspot adresinde çok güzel bir yanıt verilmiş. Bu yanıta aynen katılıyorum. Olduğu gibi bu cevabı buraya kopyalıyorum. Ayetlerde iman edenler diye seslenmesi zaten otomatik olarak kadınları da kapsar.
    Kur'an, kadınların insandan bile sayılmadığı, doğar doğmaz gömüldüğü, özgürlüklerinin elinden alındığı bir topluma indi. Kuran, önce peygambere ve erkeklere ulaşarak, kadın ve erkekler arasında bir üstünlük olmadığını, üstünlüğün takva ile olduğunu duyurarak bir devrim yaptı. Allah bazı ayetleri o şekilde uygun görmüş. Zaten Hucurat Suresi 13'te üstünlüğün takvada olduğu bildirilmiş. Pek çok ayette "inananlar" şeklinde veya "insanlar" şeklinde hitap var. O yüzden bana garip gelmiyor. Ayrıca yıllardır Kur'an okuyan birisi olarak, Kur'an'ın ve Allah'ın tüm hikmetlerini tam manasıyla çözemeyeceğimizi düşünüyorum.

    İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. Bakara Suresi, 255

    YanıtlaSil
  4. Selamlar. Bu sorunuza Allahvar.blogspot adresinde çok güzel bir yanıt verilmiş. Bu yanıta aynen katılıyorum. Olduğu gibi bu cevabı buraya kopyalıyorum. Ayetlerde iman edenler diye seslenmesi zaten otomatik olarak kadınları da kapsar.
    Kur'an, kadınların insandan bile sayılmadığı, doğar doğmaz gömüldüğü, özgürlüklerinin elinden alındığı bir topluma indi. Kuran, önce peygambere ve erkeklere ulaşarak, kadın ve erkekler arasında bir üstünlük olmadığını, üstünlüğün takva ile olduğunu duyurarak bir devrim yaptı. Allah bazı ayetleri o şekilde uygun görmüş. Zaten Hucurat Suresi 13'te üstünlüğün takvada olduğu bildirilmiş. Pek çok ayette "inananlar" şeklinde veya "insanlar" şeklinde hitap var. O yüzden bana garip gelmiyor. Ayrıca yıllardır Kur'an okuyan birisi olarak, Kur'an'ın ve Allah'ın tüm hikmetlerini tam manasıyla çözemeyeceğimizi düşünüyorum.

    İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. Bakara Suresi, 255

    YanıtlaSil