24 Nisan 2015 Cuma

Müminler, Dünyevi Zevklerden Mahrum mu Kalır?


Bağnaz uydurmalar yüzünden insanların aklında ”İslam’ı yaşamak” denince dünyevi zevklerden mahrum kalınan, her şeyden keyif almayı engelleyen bir yaşam biçimi canlanıyor maalesef. Bunun öncelikli sebebi, Kuran dışında hurafe ve uydurmalarla dolu hadis kitaplarında geçen ifadeler. Bazı zihniyetler bu uydurmalara öyle saplanmış ki; sanatı, müziği, denize girmeyi bile dinden çıkma sebebi görmekteler. Oysa Kuran’a baktığımızda müzik, sanat, estetik mimariler, heykeller, satranç oynamak, resim yapmak bunların hiçbiri Kuran’ın onaylamadığı pisliklere dikkat çekmediği müddetçe yasak değildir. Örneğin, zina tasavvuru yapılmamış, doğa güzelliklerinin çizildiği bir resim gayet hoştur, herhangi bir İslami yasağı yoktur.
Kuran’da Süleyman Peygamber’in sarayı için heykeller yaptırmasından da estetik bir biçimde mimari oluşturmanın Kuran dışı olmadığını anlıyoruz. 

Bazıları zekat ile ilgili ayetleri ”ihtiyaçtan fazlasını vermek” diye çevirdiğinden bazı şeyleri satın almak ya da kullanmak konusunda ise insanların kafası karışıyor. Oysa bu çeviri yanlıştır. Allah ”gönülden bağışladığımız kadarını” infak etmemizi söyler. Beş bin lira gelirli iki farklı müminin biri bin lira zekat verebileceği gibi diğeri beş yüz lira verebilir. Bunun bir kısıtlaması da zorunlu ve ya belirli bir miktarı da yoktur. Herkesin yaptığı hayırların karşılığını Allah hesap gününde verecektir. ”İki gömlek bana yeter, üçüncüyü alamam” gibi bir anlayış İslami olmadığı gibi; hiç kullanılmayacak giysileri satın alıp bir nevi çöpe atmak, taze rızıkları dolapta çürümeye bırakmak gibi şeyler israftır. İsrafa giren şeylerden uzak durulmalıdır. Mümin, lüks olarak adlandırılan bir şeyi kullanabilir. Lüks ile israfı karıştırmamak, o aradaki ince farkı iyi kavramak gerekir. İsrafa kaçan şeyler yasaktır. 

Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez. (Araf-31)

Hem sakınarak, ölçülü bir şekilde hem de güzel ve temiz giyinmekte Allah’ın Kuran’da bildirdiği bir davranış. Süs eşyaları, güzel kumaşlar, güzel giysiler bunların hiçbiri mümin kimseye yasak değil. Sıcak havalarda pardesü kullanmak, başörtüsü takmak gibi şeylerin Allah’ın ayetlerine baktığımızda hiçbir tavsiye niteliği yok. 

 De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?” De ki: “Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler.” Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz. (Araf-32)


Kuran’a göre eski kavimlerin bıraktığı kalıntıları ziyaret ederek ders çıkarmak bir emirdir. Bizler örneğin, Mısır’daki eski insanların bıraktığı tarihi eserleri görmeye gidip ders çıkardığımızda Kuran’ın bir tavsiyesine uyuyoruz. Bu da yeryüzünde gezintiye çıkmanın, yeni yerler görmenin İslam’a yakışır bir davranış olduğunu gösteriyor. Dışarıdan duyduğumuz ”Işid Asur kentini yağmaladı” gibi haberler gösteriyor ki, Işid Kuran’ı anlayarak okusaydı eski kavimlerin eserlerini yağmalamak yerine, onların bıraktığı eserlere bakarak ibret alırlardı. 

Ayrıca, denizin keyfini de bir mümin çıkartabilir. Allah’ın sınırlarını gözettiği müddetçe elbet. 

Allah onca güzel tatta rızıklar yaratmış. Mümine helal olan harika bir sürü tatta meyveler, tatlılar, leziz et yemekleri, bal, portakal, incir sunmuş; çeşit çeşit içecekler de sunmuş. Allah balı, portakalı, peyniri, çikolatayı yasaklamıyor ki. Yasakladığı, yemekten içmekten uzak durmamızı istediği haram olan şeyler neler bakalım ayetlere: 

Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir. (Bakara-173)

Leşin, kanın yasak olmasının kısıtlayıcılığı nedir ki? Allah böylece bize lezzeti, temizi, güzel olanı sunuyor. Bunca leziz balık, koyun, dana, tavuk, hindi, bıldırcın eti varken domuz etinin yasak olması şahsen benim hiç ağrıma gitmiyor, çoğumuz bunca güzel hayvansal gıda varken domuzu aramıyoruz bile. 

İnananlar! Sarhoş edici maddeler, kumar, şans oyunları, fal okları, tapılmak için dikilen taşlar şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız. (Maide-90)

Bir de diğer bir konu var, Allah’ın insanları alkollü içeceklerden, uyuşturucu kullanmaktan uzak durmasını bildirmesi. Şahsen, Allah’ın indirdiği dini öğrenmeden, İslam’a uzak yaşarken içki içen birisi olarak söylüyorum ki; portakal, nar, üzüm, vişne suyu, süt, limonata, kahve gibi bunca çeşit leziz içecek dururken; baş ağrısı yapan, bilinci örten, acı ve mideye damağa iğrenç tat veren bir içeceği Allah’ın yasak etmesi gayet hoş değil mi? Allah bizi iyi olana, güzel olana yönlendiriyor, merhamet ediyor. Böyle acı bir içeceği aramanın mantığı nedir ki zaten? Bahsedilen acılık, o harika gıdalarda sevdiğimiz acı da değil ki; tatsız, mide bulandırıcı alkol acısı. Sözde elit mekanların, özel gecelerin pahalı içeceği olarak satılmasa; pek çok kişinin alkolü ”bir şey” sanacağını düşünmüyorum. Ün sahibi kişiler alkol kullanmasa ya da gösteriş merakı ile içilmese; çoğu kişi alkole tenezzül etmezdi bence. Mesele ”bakın ben içiyorum” gibi bir algının havalı ya da aykırı durduğuna inanmakta. Gece boyu kusmayı, kendini kaybetmeyi, baş ağrısı ve iğrenç mide hissi ile uyanmayı ”aykırılık, eğlence, hayata karşı aykırı bir duruş” olarak görüyorsanız bu sizin ”probleminiz”. 

Birileri kumar oynamaktan tatmin olabilir ama gerçekçi düşündüğümüzde, kumar maddi-manevi büyük yıkıntılar doğurur. Allah’ın bizi bunlardan uzak tutması bize karşı merhametidir. 

Alkolü, kumarı alışkanlık edinmiş; tedavi gören bir yığın alkol bağımlısı var. Terapi gören kumarbaz kimseler de var. Mümin kimse, Allah’ın dediği gibi çirkin işlerde ısrarcı olmaz. Kötü bir hata işlemişse; tövbe etmeli, Allah’ı hatırlamalı ve doğru davranışta bulunmakta ısrar etmelidir.

Allah ”zinayı” yasaklıyor. Bu da bazı insanların gözünde hoş karşılanmıyor. Allah cinselliği yasaklamıyor ki, zinayı yasaklıyor; nedir bunun tantanası yani? Sanırsınız Allah müminlere cinsel ilişkiyi, cinsel zevki yasaklamış, böyle bir şey yok ki. Allah, müminlere temiz, iffetli olmayı söylüyor. Temiz, iffetli eşler ile cinsel birliktelik yaşamalarını bildiriyor. İçinde manevi değerlerin de olduğu, birbirini ”sadece et yığını olarak görmeyen” evlilik anlayışına yönlendiriyor. Allah, insanın sadece yemek, içmek, cinsel hayat gibi biyolojik ihtiyaçlarının olmadığının, aynı zamanda psikolojik açıdan doyurulması gereken, zihnen ve kalben doyum arayan, anlam arayışında bir varlık olduğunu bildiğinden; Allah’ın bizim için çizdiği sınırlar, izin verip/vermediği şeyler, aslında tamamen bizi her yönümüzle tamamlayan, en uygun, en tatmin edici ve en mutlu yaşam biçimi.

Dikkat ettiyseniz, Allah, hep, kötü olandan koruyor. Daha iyi, hoş, keyifli bir yaşantıya yönlendiriyor. Pis işlerden uzak durmayı öğreterek; insanlar arasında sevgiye, dostluğa, saygıya, iyi niyete dayalı ilişkiler kurulmasını sağlıyor. Gerek eşlerin arasındaki sadakat, sevgi, şefkat ya da başkalarına olan saygı hep Allah’ın öğrettiği erdemlere bağlı kalınarak sağlanıyor.

Allah kan dökmemeye, bozgun çıkarmamaya, dürüst olmaya çağırıyor. Başkasına iffetsiz bakışlar atmamayı, başkasını da iffetsizce tahrik etmeye çalışmamayı, art niyetsiz olmayı bildiriyor. Ne olursa olsun adaleti ayakta tutmayı emrediyor. Kadınların, yetimlerin haklarını muhafaza ediyor. Köleliği kaldırmaya yönlendiriyor. 

Normal zamanlarda serbest olan fakat bazı özel ibadetler için yapılması yasaklanmış dünyevi zevkler de var elbette. Bunları hatırlatmak, İslamı gerçekçi bir şekilde ortaya koymamız için de önemli. Ramazan ayı (oruç) ibadeti, Hac ibadeti gibi özel ibadetlerde; başka zamanlarda serbest olan dünyevi bazı nimetlere Allah’ın kısıtlamalar getirdiğini görüyoruz. Bu ibadetlerin manevi değerleri çok büyüktür. Allah karşılığını verecektir. Bu ibadetlerdeki özel esnekliği de görelim. Hac ibadeti sürekli yapılan bir ibadet değil zaten, oruç ibadetinde de iftar saatine girildikten sonra yemek, içmek, cinsel birliktelik serbest. Örneğin, Allah tüm bu ay boyunca cinsel ilişkiyi yasaklayabilirdi ama öyle yapmamış. Gündüz yasaklarken, gece serbest kılmış.
 Şunu hatırlatmakta fayda var ki, ”hadisler” Peygamberin söylediği sözler değildir. ”Peygamber söyledi” denilerek atılan iftiralar, uydurmalardır. Hadis kaynakları hem kendi içinde hem Kuran ile bir yığın çelişki içindedir. Üstelik Kuran, ”hadis” diye ayrı bir hüküm koyucu söz yığını olamayacağını, Kuran’dan başka bir yerde Peygamberin bildirdiği dini hükümlerin olamayacağını ayetleri ile kanıtlar. Elbette hadis kaynaklarında hoş cümleler de olabilir. Fakat, bunların da Peygamberin ağzından çıkıp çıkmadığını net olarak bilemeyiz. Kuran ile çelişmemeleri dini bir kaynak oldukları anlamına da gelmez. Kuran ile çelişmeyen, öğüt veren güzel atasözleri, özlü sözler, kitap sözleri, film replikleri de vardır.

Yazıda verdiğim örnekler benim aklıma ilk gelenler. Elbette daha pek çok örnek vardır. 

Kuran'a göre kadınların nasıl giyinmesine dair şu yazımı: 




Tarihi yerler gezmenin Kuran'ın bildirdiği çok hoş bir ibret vesilesi olduğu hakkında şu yazımı: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/08/bizden-oncekilerin-sonu.html



önemle tavsiye ediyorum.

Beni Allah Var blogu ile ortak sitemizden de takip edebilirsiniz.



2 yorum:

  1. Infak konusunda bir duzeltme, infak gonlunden gecen degildir. Bakara 219'a gore, infak ihtiyactan fazlasini vermektir.

    Bakara 219:Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.

    YanıtlaSil
  2. Ve sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını, vereceklerini) sorarlar. De ki: “Bağışladığınızı”. Böylece Allah size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz.

    2-Bakara Suresi 219

    Birçok kişi eğer Kuran çevirilerini incelerse “bağışladığınızı” diye yaptığımız çevirinin “ihtiyaçtan artanı” diye çevrildiğine de rastlayabilir. Tahminimiz bu, Kuran çevirilerinde birbirini taklit ederek yazmanın ve burada geçen kelimenin Kuran’ın diğer yerlerinde nasıl geçtiğini araştırmamanın neticesidir. Burada bizim “bağışladığınızı” diye çevirdiğimiz ve diğer bazı çevirilerde “ihtiyaçtan artanı” diye çevrilen kelime “afv”dır. İsteyen aynı kelimenin geçtiği; 2-Bakara Suresi 187, 3-Ali İmran Suresi 152, 3-Ali İmran Suresi 155, 5-Maide Suresi 95, 5-Maide Suresi 101, 9-Tevbe Suresi 43, 42-Şura Suresi 40, 64-Teğabun Suresi 14 ayetlerini inceleyebilir. Tercümelerde bu ayetlerdeki aynı kelimenin karşılığını “affetmek” ve “bağışlama” olarak bulacaksınız; fakat “ihtiyaçtan artanı” şeklinde bir manaya rastlamayacaksınız. Aynı kelime Türkçe’ye de “affetmek” şeklinde girmiştir. Ayetten “gönlümüzden kopanı, isteyerek ayırdıklarımızı” vermemiz anlaşılmaktadır.

    Bu ayet yapılan harcamaların gönül rızası ile gerçekleşen harcamalar olduğunu gösterir. Bu yüzden kişinin, ekonomik hayatında vermeye zorunlu tutulduğu vergi, KDV gibi harcamaları ile “infağı (sadakayı)” gerçekleştirdiğini düşünmek hata olur. Allah yolunda yapılan harcamalar gönül rızası sonucudur, ekonomik mecburiyetler, zorla alınmalar buna dahil edilemez.

    Detaylı bilgi için: http://www.kurandakidin.com/2011/10/36-kuran%E2%80%99da-inanc-konulari-namaz-zekat-oruc-ve-hac/ adresinden zekat bölümünü okuyabilirsiniz, ben de oradaki gibi düşünüyorum.

    YanıtlaSil