9 Şubat 2015 Pazartesi

Allah'ın Varlığına İten Düşünce Bulutları

                                                                            

  Uyandım. Bir toz tüneline saplandım. İlerledim ve doğdum. 
 
En başta minicik adımlarım vardı. Ayaklarım git gide büyüdü, ellerim de. 
 
Sormaya başladım. Kimdim? Nereden gelmiştim? Yok yok, doğumdan ve anne karnından öncesi. Benim için hiçlik ve yokluğum. Oysa artık vardım. Bir yerlerdeydi varlığım. Zaman dediğim şey akıp gidiyordu. Bir ayı dört haftaya, haftayı yedi güne bölen bir şeydi. Aslında daha fazlasıydı. Zaman bir de izafiydi.
 
Evren. 
 
Her bir noktasını aradım, taradım. Rengarenk çiçekler,bilinçli davranışlar sergileyen bilinçsizler, tatları çeşit çeşit meyveler, miski amber kokular buldum. Parıl parıl yıldızlar, direksiz yükselen masmavi bir gökyüzü… 
 
Birileri çıktı ve tüm bunların karanlık olduğunu söyledi. Benim için bulantı vaktiydi. 
 
Oysa söyledikleri daha en başından saçmaydı, çünkü bir deaydınlık vardı.
 
Parmak izleri. Her birimizde daha en başında seçimsiz parmak uçlarımıza yerleşen karmaşık şifreler…Daha 2000’li küsur yıllarda hayatımıza karışmış teknolojinin kullandığı yepyeni bir alan. Yemekhanelerde, yurtlarda, suç tespitlerinde kullanılan.
 
Bir kitap buldum. Bildiğim herkesin yakınında duran. Kimsenin açıp okumadığı, manasını duymadığı, anlamını aralamadığı…
 
Açtım. Asırlar öncesindendi, bir çölden geliyordu. İnsanın parmak uçlarını toplamaya bile gücünün yettiğini söyleyen bir İlah’ın sözleriydi.
   
Parmak uçları mı? Neden kalbi, beyni yahut tüm bedeni değil de parmak uçlarını toplamaktan bahsediyordu? O zamanki insanların gülüp geçeceği bu benzetme, yüce bir kudrete yakışır mıydı?

 
Yakıştı. Tüm övgüler, yerdeki ve gökteki tüm bilgiler Allah’a aitti.
 
Kalbimde, göğüs kafesimde hiç geçmeyen bir ağrı vardı. İnkar ağrısı. İnandım, geçti. 
 
İnsanlara baktım, yaşadıkları dine. Kuran’la, İslam’la hiçbir alakası yoktu. Okudum. Çoğunluğun, ataların, atalardan gelen uydurmaların diniydi. Bu harika kitabı(Kuran’ı) yetersiz gören, mahalle aralarında cahillerin iblislerin uydurmalarıyla doluydu bu din. 
 
Oysa Kuran yeterliydi ve bu uydurmalar Kuran’ın içindekilerle bir yığın çelişki içerisindeydi.
 
Yani, bir Uydurulan Din vardı, bir de indirilen din. Uydurulan dinin maskesi, uydurma hadislerdi.

 
Aylar geçti. Zaman ilerledi. Gördüm ki insan gerçeği bulunca, anlayınca, hiçbir çelişki-eksik bulamayınca, kainatta, kitapta hep O’na olan delilleri buldukça hiç kuşku duymuyormuş. Bir gün bile duymuyormuş.
 
 Övgü, Alemlerin Rabbi Allah’adır. (Fatiha-2)

Allah Var blogu ile ortak sitemizden de beni takip edebilirsiniz.

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder