16 Nisan 2014 Çarşamba

Allah'ı Anmada Gevşeklik Etmeyin!

Allah, bizlere daha iyi bir kul olalım diye Kuran’da pek çok öğütte bulunur. Hepimize yardımcı olacağına inandığım çok önemli öğütlerden biri de şu: 

Beni anmakta gevşeklik etmeyin. (Taha Suresi-42) 

Bu ayetin hem gevşeklik etmeyin anlamı var hem de ihmal etmeyin anlamı. (İnsan Allah'ı anarken gevşek davranabilir yani Allah'ı anmayı ihmal etmez ama bunu üşenerek gevşekçe özensiz yapabilir. Yahut bazı zamanlarda tamamen terk edebilir) Biz her iki anlamı da doğru olarak değerlendirmeliyiz. Çünkü bu iki mevcut anlamdan herhangi birini elememiz için başka bir ayet yok. Kur'an kendi kendisini tefsir eden bir kitaptır. Eğer ayetlerde bir kelimenin birden fazla anlamı varsa, bu anlamlardan birini yerine koyduğumuzda, açıkça başka bir ayetle çelişiyorsa, o anlamı almayız.

Kuran’da Allah ayette geçen bu öğüdü Musa ve Harun Peygambere bildiriyor. Kuran’daki ayetlerden anlıyoruz ki, Peygamber kıssaları üzerinde düşünelim, ders alalım, hayatımıza yansıtalım diye bildiriliyor. Çünkü, Allah, düşünesiniz diye bu Kuran’da size çeşit çeşit öğüt verdim diye buyuruyor (Bkz: İsra 89). Zaten Kuran ayetleri üzerinde düşünmek Allah’ın emri. (Bkz: Kamer 32)

O halde biz de bu ayet üzerinde düşünelim. Kendi öz eleştirimizi yapalım ve her ibadetimizde, Allah’ı anmamız gereken her an için kendimize çeki düzen verelim. Neden Allah'a ibadet ettiğimizi hatırlayıp, Allah’a olan güzel hislerimizi harekete geçirelim. Kendimizde gevşeklik seziyorsak, kendimize telkinlerde bulunalım. 


Bazen namazlarımızı aceleye getirdiğimiz oluyor, daha az istekle kıldığımızda huşumuzda azalma görüyoruz. Belki günlük yaşamımızdaki bazı durumlar bizi gevşek düşürüyor. Ahiret gerçeğine rağmen kendimizi gevşekliğe kaptırabiliyoruz. Dualarımızda ezbere düştüğümüzü, kalbimizle yaratıcımız arasında kurulan bağda eksiklik gözlemleyebiliyoruz. İnsanlık hali deyip hemen geçmemeliyiz bence, bu durumları aşmak için bazı çabalar sarf etmeliyiz. Hayatımız hep karmaşık olacak, hayat boyu kafamızda sürekli bir şeyler muhakkak olacak. Hayat zaten böyle bir şey. Kafamızda sürekli yapmamız gereken bir şeyler, halledilmesi gereken işler, birilerine olan kızgınlıklar, sıkıntılar, endişeler, bıkkınlıklar olacak, dünya hayatı böyle bir şey zaten. Bu yüzden namazımda yeterince konsantre olamıyorum, dolayısıyla huşu duyamıyorum yakınmalarını bir kenara bırakıp, gevşeklik göstermemek adına neler yapacağımızı düşünelim, kendi kişisel taktiklerimizi oluşturalım.
  
Ben kendimde şunu gözlemledim; namaza durmadan evvel Yaratıcımın büyüklüğünü, O’nun huzurunda olduğumu, O’nun beni asla kovmadığını, yakarışıma anında icabet ettiğini, beni hep işittiğini bir iki dakika da olsa hatırladığımda kendime daha iyi çeki düzen veriyorum. Eğer dualarımı ederken yalnızca dilimin dua edip, kalbi bir bağ kurmada eksiklik seziyorsam, aklımın boş durduğunu ya da kafamın içinde karmaşık düşünceler olduğunu, farkında olmadan başka yönlere kaydığımı fark ettiğimde duamı bu sefer kelimelerime daha da dikkat ederek tekrarlıyorum. Acele ettiğimi fark ediyorsam namazımı daha sakin ve yavaş kılmaya başlıyorum. Zaten bu gayret ağır bir yük de değil, Allah’ın izniyle O’na olan sevgimiz sayesinde, o an içinde olduğumuz bu haller düzelecektir, gevşeklik üzerimizden atılacaktır. Namazlarımızı daha da kılmak istediğimizi, gönlümüzden yeni yeni dualar geçtiğini görebiliriz, daha içten ve daha saygıyla Rabbimizi övdüğümüzü hissedebiliriz. Gün içerisinde hesap gününü, ölüm gerçeğini, Rabbimizin merhametini düşünmek, okuduğumuz bazı ayetleri hatırlayıp kafa yormak zikrimizi daha da istekle, daha da konsantre olarak yapmamızı sağlayabilir. Bizim için en önemli olan Allah. En büyük hedefimiz bu dünyadan Allah rızasını kazanmaya layık olarak ayrılmak. Bizim için en önemli olanın bu olduğunu, hayattaki mücadelemizin Allah için olduğunu hatırlayarak, Rabbimize yönelmek bizim kalbimizi daha da takvayla inşa etmemize yardımcı olabilir. 

Bu dünyada Allah için her ne iş yapıyorsak, bunların hepsi dünyevi bütün işlerden çok daha önemli. Çünkü ahiret hayatının kendisi, dünya hayatından kıyaslanamayacak kadar önemli. Bu yüzden Allah yolunda her ne iş yapıyorsak yapalım, namaz kılmak, Kuran okumak ya da başka bir şey, o an o işin diğer her şeyden daha değerli olduğunu kendimize söyleyelim. Namazlarda özellikle acele etmemek işe yarıyor. Önemli olan namazın bir an önce bitmesi değil, net miktarının kaliteli geçmesi. 8 dakika namazı daha kaliteli huşu içinde anlayarak kılıyorsak, 13 dakika söylediklerimizden bazen bir şeyler anlamayarak huşusuz kılmaktan çok daha değerli olmuş oluyor. 

Allah’a her gün vakit ayırmak zaten çok önemli ve tüm müminlerin görevi. Allah, sadece namazda değil; taşıtta, yemek yerken kendisini anmamızı, güneş batmadan tespih yapmamızı buyuruyor. Gün içerisinde (sofrada, taşıtta, koltukta, her hangi bir aralıkta, teneffüste, kalabalıkta, iş molasında vs) hesap gününün varlığını, ölümü, dünyanın imtihan gerçeğini, ahireti hatırlamamız ve bunlar üzerinde düşünmeye vakit ayırmamız, Rabbimizi anmakta kalitemizi arttıracaktır. Bu anlamda sadece sabah namazında emredilen Kur'an okuması dışında, gün içinde de herhangi bir anda birkaç ayet okumak ya da dine yönelten güzel çalışmalarla haşır neşir olmak, Allah'ı anmamız gereken bir an geldiğinde bizi daha şevkli kılacaktır, Allah izin verirse. Bu bahsettiğim taşıtta Allah'ı anmak, güneş batmadan önce Allah'ı anmak gibi ibadetlere şu çalışmalarda değinildi: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2015/08/bu-emirlerin-kuranda-gectigini-kac-kisi.html

Zaten gönüller -Allah’ın da Kur'an'da dediği gibi- ancak Allah’ı anmakla tatmin bulur. (Bkz: Rad 28) Rabbimizin sevgisiyle gönlümüz daha da taşacak, O’na olan saygımızla kalbimiz daha da arınacaktır, Allah’ın izniyle. Rabbimizden, O’nu anmada daha özenli olmayı da isteyebiliriz ayrıca.

Zaten mümin için keyifle akan, içini huzur dolduran, mutluluk getiren, insana güç veren en önemli zamanlar, Allah’ı andığı anlardır. Gönülden Rabbimize yöneldiğimizde, insan o huşu dolu anlara kendini kaptırıyor, her türlü pislik ve sıkıntıdan uzaklaşıp, hoş bir havanın içinde oluyor. Daha da o anlar sürsün, o anlarda kalayım istiyor. Allah'ı anmak, Allah'ı umursadığımız anlamına geliyor. Kalpten bağ kurarak yani kalpten hissederek, Allah'ı anmaya gayret etmek de çok önemli. Eğer Allah'ı anmak, bizi kötülükten men etmiyorsa, kötülüğe düşer gibi olduğumuzda rahatsızlık vermiyorsa, kötülük yaptığımızda tekrara düşmememizi sağlamıyorsa, Allah'ı kalpten anmadığımızın göstergesi olabilir. Şeytan kötülüğe itmeye çalışırken, işte tam o an, Allah ile kalpten bağ kuran insan, alnının akı ile, Allah izin verirse temizliğe yönelecektir. Bu kalpten bağı sağlayan en önemli unsur, Allah'ın her şeyi görüp, duyduğu, bildiği. Allah, Kur'an'da pek çok yerde bunu söylüyor. Peki bu bizi sakınmak konusunda ne kadar motive ediyor, işte önemli olan soru bu. Allah'ı anmak, Allah'ın bizi anında duyduğunu bilmektir. Allah'ı anarak, O'nun bizi her an duyup gördüğünü de hatırlamış oluyoruz, O'nunla her an iletişimde olabileceğimizi hatırlıyoruz. Ankebut Suresi 45.ayette de söylenildiği gibi, namaz kötülükten alıkoyar bizi. Çünkü, Allah'ın her an üzerimizde gözetici olduğu bilinci ile, o anki halimizin anında Allah tarafından görüldüğü bilinci ile huzurda dururuz.

Gönülden yapılan ibadetler davranışlarımıza yansıyacaktır. Gün içerisinde her hangi bir meselede bir müminin göstermesi gereken tavrın, yerine getirilmesine hizmet edecektir. Neden Allah sık sık kendisini anmamızı buyurmuş, diye bir soru aklımıza gelecekse en önemli nedenlerinden biri budur, yani daha iyi bir insan olmamız için. İyi bir insan değilsek, iyi bir insan olmamız için. İyi bir insan olduysak, bu iyiliği muhafaza etmemiz ve arttırmamız için. Yoksa, Rabbimiz hiçbir şeye muhtaç değildir.

Kur'an’a vakit ayırmak, ayetlere kafa yormak, mesajına kendimizi kaptırmak takvamızın artmasına, İslami bilincin hayatımıza yansımasına çok büyük katkı sağlayacaktır. Kuran’ı sabah namazı vaktinde okumamızı Rabbimiz öğütlüyor. Şu çalışmada bahsedilmişti: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2016/06/sabah-namaz-vaktinde-anlayarak-kuran_29.html
Kuran’ın gönülleri ışıklandırdığını, hidayeti arttırdığını da bildiriyor. (Bkz: Casiye 20)


Gevşekliğin sebeplerinden biri de ibadetleri bir külfet olarak görmek aslında. Oysa başta namaz olmak üzere, Allah'ı anmamız gereken her ibadet külfet değil, bizlere lütuftur. İbadetlerin bize bir lütuf olduğunu görememek, şevk isteğini aktive etmemek sonucu da bazıları ibadetleri zaman zaman külfet olarak algılıyor. 

Örneğin, namaz, sonucunda sırf "namaz kılmış olmak için" kılınmaması gereken, sırf aradan çıksın diye yapılmaması gereken bir ibadet. İbadete bu şekilde yaklaşan birinin huşu ile namaz kılması beklenemez genellikle. Namazın kendisi başlı başına, özel ve rahatlatıcı bir ibadettir. Başlı başına bir aktivitedir. Örneğin bir kafeye kahve içmeye gidiyorsunuz, günü keyifli geçirmek için laptop-kitap vs yanınıza aldınız. İşte namaz da, gün içerisinde kendimize keyif almak için ayırdığımız özel aktivitelerden biri olmalı. Elbette kahve içmek gibi bir şey de değil, bir ibadet.Keyifli keyifli kafeye gittiğimiz gibi, kafenin karşısında duran camiye, keyifli ve huşu dolu bir ibadeti yerine getirip, Allah ile bağlantı kurulan, kafayı boşaltan, kalbi açan bir ritüele gidildiği hissedilmeli. Bu bilinçle gidilirse, ibadet haz verir, huşu verir. Sırf kılınsın diye, hızlı hızlı aradan çıkartmak için yapılırsa, otur kalk hesabı boş hareketlere dönebilir. "Keyif almam nasılsa" diye de Rabbin huzuruna çıkmamak gibi bir sonuç da çıkarılmasın bu yazdıklarımdan. Secdeye hiç gitmemektense, nasibini arayıp huşu dileği ile namaza gitmek (huşu alınmamış olsa bile), hiç kılmamaktan daha büyük bir çabadır.

Şeytan, size bir gevşeklik fısıldadığında, hatta sizi kötü bir işe yöneltmek istediğinde, sizin için o kötü şeyin mi yoksa Allah'ın mı daha önemli olduğunu sorun. Örneğin, şeytan size uyku daha tatlı diye fısıldarken; yatağınızın içinde gözünüz kapalıyken kendinize sorun "benim için uyku mu daha önemli, namaz mı? Hangisi senin için daha büyük ve daha önemli bir yatırım? Seni ileride bekleyen önemli bir gün var, hangisi senin kurtuluşunu sağlayacak?". Bu soruyu sorduğunuzda, biraz olsun Kur'an ilminiz varsa, vicdanınız sizi rahat bırakmayacaktır. Ben de, çok uykulu bir halde, yataktan çıkamaz gibi hissettiğimde bu soruyu soruyorum ve biraz daha yatakta durmak bana rahatsızlık veriyor, huzurum kaçıyor, anında kalkıyorum. Bu arada, dualarımızı ve namazımızı anladığımız dilde yapmamız gerektiğini de hatırlatayım: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2016/10/turkce-namaz-klnabilir-mi-kuranda-rekat.html

Hepimizin dönem dönem, tabi ki, ibadetinde diğer günlere göre daha az huşu olduğu günler olabilir. Neticede her günümüz güzel geçmiyor. Kötü bir gün geçiriyor olabiliriz hatta fiziken yorgun olduğumuz için bile iyi kılamayabiliriz. En önemlisi, en başta hiç kılmama diye bir durum olmamalı. Tabi bu söylediklerim sadece namaz ibadeti için geçerli değil, bu çalışmanın içeriğinde de paylaştığım Allah'ı anmamız emredilen diğer zaman ve durumlar için de geçerli. Allah'ı anmamız gereken bir anda, anmama gibi bir durum olmamalı en başta. Bu anları unutan kişiler, kendilerine ufak hatırlatıcılar hazırlayabilirler. Kötü bir şekilde Allah'ı anmak ve namaz kılmaktansa, bize çok uzun gelmeyen bir sürede özünde iyi bir sonuç olmak daha önemli. Bence, özünde kaliteyi sağlayan en önemli unsur, bunları (Allah'ı anmak ve namazı) yavaş yavaş, aheste aheste yerine getirmek. Duaları yavaş yavaş söylemek (acele etmeden). Kendimden de örnek verdiğim gibi, ağır ağır bunları yaptığımızda, konsantre sağlanıyor ve istek de yerine geliyor. Zihni gevşetmeme gibi bir sorun da olabilir, canımızı sıkan bir şeyi sürekli düşünüyoruzdur. Zihin hazır değilse, zihni hazırlayacak bir şeyler yapabiliriz. İmkanı olan klasik müzik dinleyip 5 dk bile olsa gözünü kapayıp dinlenip öyle namaza durabilir. Dediğim gibi, namazdan önce Allah'ın yüceliğini, ahiret gerçeğini 1-2 dk da olsa kendisine hatırlatıp öyle namaza durulabilir. Söylediğim gibi gün içinde 30 dk olsa, farz kılınmış ibadetler dışında dini çalışmalar ile haşır neşir olunabilir (mesela dini bir yazı okunabilir), Allah'ın yarattığı güzellikler düşünülebilir, bir çiçeğin fotoğrafına bakılabilir...Tembel olmayıp, gün içinde boş durmamak da, bizi daha çalışkan bir insan kılacağından, ibadetler konusunda da gevşekliğimizi kırmamıza yardımcı olacaktır Allah'ın izniyle. Boşa vakit geçirmemek konusuna şu çalışmamda değindim: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2017/07/bosa-vakit-gecirmeyen-ve-rabbine.html 
Gün boyu yatağının içinden çıkmayıp dizi-film izleyen bir bireyin üzerinde ister istemez tembellik oluşacaktır. Bunun yerine gün içinde güzel bir yürüyüş yapmak, evde dolaşarak şarkı söylemek bile, ibadetler konusunda daha güçlü davranmayı sağlayabilir. 

Unutmayalım, Allah'ı anmak külfet değil, o anlarda huzur bulduğumuz lütuflar.

Gevşeklik etmemek üzere attığımız her adım bize güzellik olarak dönecektir Allah'ın izniyle. Rabbimizi böylece daha çok, daha huşu ve istekle gönülden anacağız inşallah.

1 yorum:

  1. http://www.youtube.com/watch?v=8B9JM9niAxw ben de namaz kılmadan bu videoyu izlemeye gayret eder öyle dururum namaza

    YanıtlaSil