Tıp fakültesini bitirmiş bir aile dostuyla sohbet edebilme
imkanım oldu. Kendisine okul hayatı hakkında pek çok soru sordum. İnsan
vücudunun gizemlerinden, beynin yapısından bahsettik.
Okul okurken insan anatomisi hakkında geniş bilgiye sahip olunca, herhangi bir
insana baktığında ne hissettiğini sordum. Sürekli iç organları gören bir
insan ne düşünüyordu? İnsanın yapısında ona en ilginç gelen neydi?
Şöyle bir şey söyledi ve beni çok etkiledi:
Herkesin midesi aynı yerde. Karaciğeri, kalbi, yemek borusu.
Hangi insanın gövdesini açsak aynı düzenle karşılaşıyoruz. Herkesin midesinin
görüntüsü, yeri aynı olmasına rağmen hepimizin yüzleri birbirinden çok
farklı.
Bunu hayret verici, ilginç bulmasına hak verdim. Kesinlikle
haklıydı.
Cerrahlar senede yüzlerce göz ameliyatı yapıyor. Yüzlerce insan… Her defasında
aynı göz… Aynı karanlık oda, aynı sinirler. En ince detayına kadar sinirler
milimetrik olarak aynı yerde konumlanmış. Her hangi bir insanda özel olarak
ayrı bir detay yok, ayrı bir düzende konumlanma yok.
Vücudumuzdaki tüm bu dokular her birimizde ayrı bir detayda
olabilirdi. Eğer öyle olsaydı; tedavi, ameliyat denilen imkanlar ortadan kalkar
ya da oldukça zorlaşırdı. Böyle bir durumda da hassas yapılarımızı karşılaştığı zorluklarla zamanla
daha da çökmeye terk ederdik, mecburen.
Kalp cerrahları… Yüzlerce ameliyat yapıyor. Hep aynı kalp…
Damarlar hep aynı konumdan çıkıyor. En ince damarlara dek belirli bir dizayn
hakim. Kiminin kalbi daha büyük ama bir diğerimizin kalbi onun minyatürü.
Böylesine özenli detaylarla, belirli bir düzen oluşturan
hücreler, her birimizin yüzünde simetrik yapıları oluştururken; kişiye özel kimlik olarak özelleşen yüzlerimiz de meydana geliyor! Gözler
simetrik, kulaklar da öyle. Burnumuz hepimizde aynı yerde. Dudaklarımız, diş etlerimiz...Dişlerimiz damağımızda değil. Suretimizde ise
özelleşme mevcut, kişiye özel…
Şuan dünyada milyarlarca insan var, bu milyarlarca farklı yüz
demek. Geçmişteki binlerce insanı da hesaba katarsak sayı daha da artıyor. Bir
deri, bir göz, bir burundan ortaya çıkan milyarlarca çeşit renkte ve görünümde
insan demek bu! Mesela her birimizin ses tonu da farklı. Sanat değil mi?
Hücrelerimiz
her birimizde aynı görünümde oysa. Kalp, mide, göğüs kafesi, akciğer aynı
formda oluşurken, hücrelerimiz bilinçsiz halleriyle her birimizde farklı görünen, kişiye özgü sima
oluşturmuşlar. Akılsız hücre yapıyor bunu da.
Bunca sistemde aynılık oluşturan hücreleri farklılığa
iten ne? DNA kodlarımız mı? Kodlarımız ve mekanizmalarımız neden bize kimlik
kazandıracak, dış görüntümüzde farklılık getirebilecek bilgilere ayrışıyor? Bu
özel kazanımı, hücreler tesadüfen elde edebilirler mi gerçekten? Ne yani
tesadüf eseri bir şuursuzlukla tam da olması gerektiği gibi olan bir ayrışmadan
mı söz ediyoruz? Hepimizin farklı suretlerde olmasının hayatta kalmamız için ne gibi bir katkısı var ki? Ancak sosyal bir katkısı var, ama hayatta kalmak yani ölmemek için bir katkısı yok. Her birimiz, bir telefon markasının aynı çıkan serisi gibi
neden aynı simalarda değiliz?
Her birimiz; ya tesadüfen oluşan şuursuz
maddi yapılara milyarlarca farklı görünüm kazandıran, çöp olacak et
parçalarıyız ya da kimilerinin dediği gibi şuursuz yapıların vücudumuza tayin
edilerek, şuur kazanan sanat harikası milyarlarca farklı tasarımız. Karar sizin.
Benim delilim:
Göklerin ve yerin yaratılmasıyla, dillerinizin ve renklerinizin
farklı olması da O’nun ayetlerindendir. Bunda, ilim sahipleri için elbette
ibretler vardır. (Rum Suresi, 22)
Hayvanların doğada kendilerini koruması da Allah'ın delillerindendir:
http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/05/allahn-delili-dogada-kendini-koruyan.html
Baş parmağımızın ve diz kapağımızın yaratılış harikası olduğundan bahsettiğim çalışmamı da okuyabilirsiniz: http://evrendepinar.blogspot.com.tr/2014/02/dersin-ki-diz-kapag-dersin-ki-bas-parmag.html
Allah Var blogu ile ortak sitemizden de yazılarımı okuyabilirsiniz:http://www.allahateslim.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder